Ölen Papa Francis: Gazze İçin Yükselen Bir Ses, İslam Ülkelerine Bir Ayna
88 yaşında ölen Papa Francis, ardında yalnızca Katolik dünyasına değil, tüm
insanlığa önemli bir mesaj bıraktı. Özellikle Filistin ve Gazze konusunda
sergilediği cesur duruş, bugün İslam ülkelerinin suskun liderlerine adeta bir
ayna tutuyor.
Gazze İçin Açık ve Net Bir Tutum
Papa Francis, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını açıkça ve isabetle
tanımlayan nadir dünya liderlerinden biri oldu. Savaşı "zulüm",
sivillere yönelik saldırıları ise "soykırım" riski taşıyan ağır
suçlar olarak tanımladı. Gazze'deki dramı küçültmeden, yumuşatmadan
"insani kriz" maskesinin ardına saklanmadan anlatabildi.
Papa Francis’in sık sık tekrar ettiği “Savaş her zaman bir yenilgidir!”
sözü, bugünün dünyasında kirli siyasetin dili haline gelen "meşru
müdafaa" yalanına da açık bir reddiyedir. İsrail’in Gazze’deki ağır
bombardımanlarını savaş olarak değil, “zulüm” olarak nitelendirmesi
Hristiyan Siyonizmi’nin İsrail’e körü körüne verdiği destekten farklı bir dini
duruş sergilediğini gösterdi.
Bugün ABD ve Avrupa'daki birçok Hristiyan liderin, özellikle Hristiyan
Siyonist çevrelerin, İsrail'e koşulsuz destek verirken Gazze'deki soykırımı
sessizce izlediği bir ortamda, Papa Francis'in bu tavrı istisnai bir duruş
olarak kayda geçti.
İslam Ülkelerinin Liderlerine Bir Ders
Ne acıdır ki Papa'nın gösterdiği bu asgari insanlık ve adalet çağrısını,
kendisini "İslam ülkesi" olarak tanımlayan pek çok devletin
liderlerinden duymak mümkün olmadı. Papa Francis’in ölümünden sonra geriye
bıraktığı miras, İslam dünyasının yöneticilerine sessiz bir ders
niteliğindedir: Halkına ihanet etmeden, adaletin yanında durabilmek, zulme
karşı tarafsız kalmamak ve soykırımı ve işgali açıkça isimlendirebilmek hele de
Hıristiyan dünya için oldukça önemlidir.
Bunlar bir inanç meselesi değil, en temelde bir insanlık meselesidir. Din
adına konuşan ama zulüm karşısında susan yöneticilere Papa Francis'in sesi
utandırıcı bir karşılık olmuştur.
"Adalet Olmadan Barış Olmaz"
Papa'nın mesajlarının merkezinde adalet vardı. Barışın, ancak adaletin
tesis edilmesiyle mümkün olabileceğini ısrarla vurguladı: "Adalet olmadan
barış olmaz. Adalet yoksa, güçlü olan zayıfı ezer." Bu sözler, Gazze'de
yaşananların sadece bir askeri çatışma değil, güçlünün zayıfı yok etme savaşı
olduğunu açıkça ortaya koydu.
Filistin İçin Bir Sembol
Papa Francis, Vatikan’ın geleneksel doğum sahnesinde bebek İsa’yı Filistin
kefiyesiyle tasvir ettirerek, Filistin halkına hem manevi hem de sembolik bir
destek sundu. Bu sahne yalnızca Beytüllahim’in hatırlanması değil, aynı zamanda
bugün zulüm altında inleyen Filistin halkına gösterilen bir bağlılık
ifadesiydi.
Ölümünden Hemen Önce Bile Gazze’yi Unutmadı
Ölümünden yalnızca saatler önce, Paskalya Pazarında dünyaya son mesajını
verirken yine Gazze’yi unutmadı. Ateşkes çağrısını tekrarladı ve uluslararası
toplumu "acı içindeki Gazze halkının yardımına koşmaya" çağırdı.
Bu, ömrünün son anına kadar zulme karşı susmamayı seçen bir insanın sessiz
ama güçlü vedasıydı. Papa Francis, dini kimliğinden öte, insanlık onurunun sesi
olmayı başarmış bir lider olarak hatırlanacak.
O, bugün Gazze’deki dramı görmezden gelen Hristiyan Siyonist akımların
aksine, adaletin ve mazlumun yanında durdu.
Ve en önemlisi, bir Papa, zulmü açıkça kınayabiliyorsa; İslam ülkelerinin
liderleri neden susuyor? Bu soru, Papa Francis’in ölümünün ardından İslam
dünyasına kalan ağır bir vicdan muhasebesidir.