13 Kasım 2024

​Öğretmenin değeri (2)

 

 

Geçen haftaki yazımızda öğretmenin değeri üzerinde durduk. Çünkü önümüzdeki günlerde (24 kasım) öğretmenin değeri ve önemi ile ilgili ve dolayısıyla öğrenmenin ve eğitimin toplumsal önemi gündeme gelecektir. Her yıl 24 kasımda bu konularda konuşmalar yapılır, programlar düzenlenir ve çeşitli etkinlikler gerçekleştirir. Eğitim olgusunun, toplumları istenilen ve beklenen hedeflere ulaştırabilmesi için bu olgunun kahramanları ve lokomotifleri olan öğretmenlerin gerekli moral ve motivasyonunun sağlanması gerekir. Ancak bu durumda istenilen amaca ulaşılabilir! İslam tarihi boyunca ilme ve öğrenmeye değer verilegelmiş ve öğretmene de gerekli değer verilmiştir. Geçen hafta anlattıklarımızın devamı niteliğinde bu yazımızda da öğretmene ve eğitime verilen değeri tarihteki örneklerle açıklamaya devam edelim:

 Öğretmeni İbn-i Kemal’in atının ayağından sıçrayan çamur; Yavuz Sultan Selim’in kaftanına yapışır ve bin bir mahcubiyetle atından inen hocası telaşlanır ve mahcup olur. Fakat Yavuz Sultan Selim:

“Öğretmenimin atının ayağından üzerimize sıçrayan çamur; bizim için şereftir. Bu kaftanımı yıkatmayacağım ve öldüğümde türbemin üzerine örtün!” demekle, öğretmene duyulan saygının en güzel örneğini vermiştir.  Bu olayı kastederek şair şöyle mısralar dizer:

"Hani şu meşhur hükümdarı hatırla:

“Türbemi örtün, ölürsem bu kaftanla,

Aydınlanır, okunur mezar taşım,

Belki bu çamurla karışır gözyaşım!”

Öğretmenin değerini, özverili ve öğrencilerini gerçeğe yönlendirici olduğunu anlatan şu dizeleri de okuyalım:

      ÖĞRETMENİN DEĞERİ

Öyle anlar olurdu ki öğretmenim!

Titriyor, çırpınıyordun,

Kendinden geçiyordun hatta!

“Ne olur, dur! “diyordun zamana;

“Bir kelime daha öğreteyim,

Mini mini yavrularıma.

Daha dün saçların simsiyahtı,

Ne çabuk ağardı öğretmenim!

Cefakar olduğun yüzünden belli,

Karşı koydun canın pahasına;

Göğüs gerdin cehalet fırtınasına.

Çiçek gibi en temiz duygularınla;

"Gül yetiştiren adam!" oldun umutla.

Bilgilerinle, fedakarlığınla:

“Evladım, işte doğru budur.”

“Yavrucuğum, ver elini.” dedin.

Yanlıştan, eğriden, çevirdin,

En sevinçli anındır:

“Adam olmuş!” beni görmek!

Ne mutlu” Ben bir öğretmenim!” demek…

           ÖĞRETMEN BU

Katlanamazken kimse öz evladının derdine,

Dert edindin bunca çekilmez dertleri, kendine,

Yola çıktın aç, susuz, barınaksız;

Dağ taş demedin, yolsuz, susuz,

Geceleri bile kaldın uykusuz;

Bilgiyle, sevgiyle donattın,

Kalmadı susuz, bir tek fidanı bu toprakların,                                           

İnsana insan olduğunu hatırlatmak,

En acımasız yürekleri yumuşatmak,

Senin mesleğindir: “Hakkı tutup kaldırmak,”(1)

Yalçın kayalara tırmanmak!

Öğretmenim! Temiz bir sayfa var önünde,

Sen yazacaksın yazıyı, maharetli ellerinle,

Kötü anılmayı kim ister ki,

Unutma, bir gün diyecekler ki:

“Bir öğretmenimiz vardı ve derdi ki…”

(1) M.Akif ERSOY

Öğretmenin değeri maddeyle ölçülemez; ancak görevini rahat ve huzurlu yapabilmesi için sorunlarının olmamasına da dikkat etmek gerekir.