26 Nisan 2025

​Netanyahu-Trump Gerilimi ve İsrail İç Krizi

İsrail’in eli kanlı Başbakanı Binyamin Netanyahu, yalnızca dış politikada değil, iç siyasette de bir çöküşün eşiğinde. Gazze’ye yönelik yürüttüğü yıkıcı savaş, içerideki koalisyon krizleri, istihbarat kurumlarıyla yaşanan çatışmalar ve Amerika Birleşik Devletleri ile giderek gerilen ilişkiler Netanyahu’nun hem siyasi hem de kişisel olarak dar bir köşeye sıkıştığını gösteriyor. Bu krizi anlamak, yalnızca Netanyahu'nun şahsi iktidar arzusunun değil, aynı zamanda İsrail devletinin iç dinamiklerinin ve uluslararası destek mekanizmalarının dönüşümünü de çözümlemeyi gerektiriyor.

Pragmatik İttifaktan Sessiz Rekabete

Donald Trump’ın ABD başkanlığına dönüşü İsrail sağı için umut kapısı olarak görülse de, Netanyahu için bu dönüş pek de arzu edilen bir ittifak zemini sunmamaktadır. Netanyahu'nun son Washington ziyaretinde yaşanan diplomatik gerilim davetin resmiyetten uzak oluşu ve Trump'ın İran'la doğrudan görüşmeler yapılacağını duyurması Netanyahu’nun Batı başkentlerinde kaybettiği etki alanını gözler önüne serdi. Bir dönem ABD Kongresi’ni ayakta alkışlatan Netanyahu artık sadece çağrılan ve talimatları dinlemek zorunda kalan bir lider pozisyonundadır.

Trump’ın Gazze savaşını sonlandırma yönündeki mesajları ve İran’la diyaloğa açık tavrı İsrail’in yıllardır sürdürdüğü konvansiyonel tehdit anlatısının artık Washington’da karşılık bulmadığını göstermektedir. Ne var ki Trump’ın çelişkili beyanları bir yandan Filistinlilerin sınır dışı edilmesini savunurken öte yandan ateşkesi zorlaması sürecin tamamen stratejik bir manevra olduğunu düşündürmektedir. Ancak bu tablo, İsrail’in her koşulda mutlak bir ABD desteğine sahip olduğu paradigmasını kırmaya başlamış; bu da Netanyahu için hem askeri hem siyasi anlamda bir alarm zili olmuştur.

Şin Bet Krizi: Devletin Kalbinde Patlayan Güvensizlik

Netanyahu’nun iç istihbarat servisi Şin Bet ile yaşadığı kriz yalnızca kişisel bir iktidar çatışmasının değil, devlet kurumlarının siyasal araçsallaştırılmasının doğrudan bir örneğidir. Ronen Bar’ın görevden alınması girişimi kurumun geleneksel siyaset dışı konumuna açık bir müdahale anlamına gelmiş; kamuoyunda, medyada ve bürokrasi içinde sert tepkilere neden olmuştur. Şin Bet’in siyasi iktidarın parçası haline getirilme çabası İsrail’in tarihsel olarak önem atfettiği “güvenlik kurumlarının tarafsızlığı” ilkesinin ciddi şekilde ihlal edildiğini ortaya koymuştur.

Bu kriz aynı zamanda Netanyahu’nun yalnızlaşmasının ve devleti sadece iktidarını sürdürmek için araçsallaştırma stratejisinin ne kadar ileriye taşındığını da göstermektedir. Ronen Bar’a dair adaylık krizinin Trump’a yönelik geçmişte yazılmış bir eleştiriyle ilişkilendirilmesi ise Netanyahu’nun ABD ile ilişkilerini bir tür iç siyasal manevra alanı olarak kullandığını kanıtlamaktadır.

Stratejisiz Şiddet, Hesapsız Yıkım

7 Ekim sonrası başlayan Gazze savaşı, İsrail tarihinde yalnızca askeri değil, epistemik bir çöküşün de başlangıcı olmuştur. İsrail hükümeti tarafından dile getirilen hedefler—Hamas’ı yok etmek, rehineleri geri almak—büyük ölçüde retorik düzeyinde kalmış; sahada ise ne somut bir askeri başarı ne de stratejik bir kazanım elde edilmiştir. İsrail ordusunun içindeki yorgunluk, askerlerin göreve gelmeyi reddetmesi ve operasyonların çoğunun sivil alanları hedef alması, bu savaşın daha çok Netanyahu’nun siyasi bekasına hizmet ettiğini göstermektedir.

Netanyahu, savaş sürecinde yalnızca Hamas’la değil, İsrail ordusu, istihbarat kurumları ve muhalefetle de mücadele etmiş; olağanüstü savaş kabinesini dağıtmış, deneyimli komutanları görevden almış ve yerlerine sadakat temelli atamalar yapmıştır. Gazze savaşına dair tüm karar mekanizmalarını Şin Bet ve Mossad gibi kurumların elinden alarak doğrudan kendi çevresine devretmiştir. Bu adımlar Netanyahu’nun yalnızca dış politikada değil, iç bürokratik yapıda da tam anlamıyla bir hegemonya kurmaya çalıştığını göstermektedir.

İsrail’de Yeni Bir Çöküş

Netanyahu’nun iktidarını sürdürmek için attığı her adım İsrail’in siyasal yapısında geri döndürülemez yaralar açmaktadır. Gazze’deki savaşın devamı, Şin Bet gibi temel güvenlik kurumlarının zayıflatılması, ABD ile ilişkilerin krizleşmesi ve içerideki toplumsal güvensizlik İsrail’in klasik devlet yapısının sorgulanmasına neden olmaktadır. Netanyahu’nun kişisel iktidar arzusu artık devletin bekasıyla çelişen bir noktaya evrilmiştir.

Trump gibi bir müttefikin dahi Netanyahu ile mesafe koyduğu bir dönemde İsrail liderinin içeride yalnızlaşması ve dışarıda yalnız bırakılması uzun vadede bir çöküşün işaretlerini vermektedir. Gazze’de süren yıkım yalnızca bir savaş değil; İsrail’in kendi iç çelişkileriyle yüzleştiği bir krizin yansımasıdır.

Eğer Netanyahu bu krizden de sağ çıkmayı başarırsa bu yalnızca siyasal becerisiyle değil İsrail toplumunun krize verdiği tepkisizlikle açıklanabilir. Ancak mevcut göstergeler, ne ordu ne istihbarat ne de uluslararası destek mekanizmalarının bu denli yıpranmış bir liderin arkasında durmaya devam edeceğine dair bir işaret vermemektedir.