Netanyahu Gazze'yi Alamayacak, Bu Savaşta da Yenilecek
Netanyahu aynı yalanı tekrarlıyor: “Gazze’yi
tamamen işgal edeceğiz.” Aylar önce tüm Gazze Şeridi için böbürlenerek bu
sözleri sarf eden Netanyahu, bugün geldiği noktada hedefini daraltıp yalnızca
Gazze şehrini işgal etme planından bahsediyor. Bu, zafer değil, alenen bir geri
adımdır. Üstelik bu geri adım hem İsrail ordusunun tükenmişliğini hem de
Netanyahu’nun çaresizliğini tüm dünyaya ilan etmektedir.
Bu savaş başladığında İsrail kendisini bölgenin
yenilmez gücü olarak pazarlıyordu. 21 ayı aşkın süredir süren kara savaşında
tanklarını, zırhlı araçlarını, modern mühimmatını, hava üstünlüğünü Gazze’ye
yığdılar. Ama sonuç? Kadınları, çocukları, yaşlıları, sivilleri katletmek
dışında hiçbir ilerleme kaydedemediler. Hastaneleri bombaladılar, ekmek
kuyruğundaki insanları vurup geçtiler, suyu ve elektriği kestiler, çocukları
açlıktan öldürdüler. Buna rağmen kazanamadılar. İsrail ordusunun beklenenden
çok daha zayıf olduğu artık gizlenemez hale geldi.
Yedek asker çağrıları neredeyse tamamen boşa
düşmüş durumda. Ordunun moral seviyesi yerle bir. Tank ve zırhlı araç kayıpları
artık İsrail medyasında bile örtbas edilemiyor. Orduda psikolojik çöküş adeta
bulaşıcı bir salgın gibi yayılıyor. İsrail kamuoyunun önünde saklanamayacak
kadar büyük bir utanç var. Kendi generalleri bile açıkça “Bu savaş kazanılamaz”
diyor. Mossad’da görev yapmış eski komutanlar, eski Genelkurmay Başkanları ve
askeri istihbarat şefleri, yayınladıkları rapor ve bildirilerde “Gazze’nin
tamamını bırakın, sadece Gazze şehrini işgal girişimi bile başarısız olacaktır”
diye ilan ediyor.
Bu açıklamalar diplomatik bir nezaketle ifade
edilmiş olsa da aslında askeri literatürde tek bir anlama geliyor: Kesin
yenilgi. Mevcut Genelkurmay Başkanı bile, “Gazze’nin tamamen işgali” fikrinin
ordunun kaldıramayacağı bir risk olduğunu söylüyor. Bu risk, birkaç tankın veya
onlarca askerin kaybı değil; ordunun topyekûn çökmesi, askerden kitlesel kaçış
ve savaşın tam anlamıyla bozguna dönüşmesidir.
Netanyahu bunu bilmiyor mu? Elbette biliyor. Ama
bilmesine rağmen bu savaşı bitirmeye değil, uzatmaya çalışıyor. Çünkü
iktidarını ayakta tutmanın tek yolu bu. Her başarısızlıktan sonra yeni bir
“parlak plan” ortaya atıyor. Radikal Yahudi ortaklarının desteğini kaybetmemek,
yolsuzluk davalarından kaçmak, siyasi koltuğunu korumak için bu soykırıma devam
ediyor. Ama her yeni plan onu biraz daha bataklığa sürüklüyor.
Artık sadece Gazze halkı değil, İsrail’in kendi
içinden de sesler yükseliyor. Ordunun, istihbaratın, eski komutanların
itirazları giderek büyüyor. İsrail içinde Netanyahu’nun politikalarının ülkeyi
felakete sürüklediğini gören bir kesim var ve bu kesim artık sesini
yükseltmekten çekinmiyor. Çünkü herkes biliyor: Bu savaşın sonunda Netanyahu
yargılanacak, görevden düşecek ve tarihin en aşağılık liderleri arasında
anılacak.
Uluslararası cephede de Netanyahu’nun
çılgınlığına karşı güçlü bir cephe oluşmuş durumda. Avrupa’dan silah
sevkiyatlarını durdurma çağrıları geliyor. Yaptırım tehditleri masada. ABD
dahil kadim müttefiklerinin sabrı tükeniyor. Netanyahu’nun planı sadece
Gazze’de değil, diplomatik alanda da çöküyor. Artık dünya, İsrail’in “terörle
mücadele” yalanını satın almıyor; bunun düpedüz bir soykırım olduğunu görüyor.
Ve bütün bu vahşetin ortasında Gazze… 300 günden
fazla süredir bombalanan, yakılan, yıkılan bir şehir; ama hâlâ dimdik ayakta.
Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, tüm halk tek bir şey söylüyor: “Boyun
eğmeyeceğiz.” İsrail ordusu, bu iradeyi kırmak için elinden gelen tüm zulmü
yaptı. Ama tanklar, uçaklar, fosfor bombaları bile bir halkın özgürlük
iradesini yok edemedi.
Netanyahu bu savaşta defalarca yenildi. Her yeni
hamlesi, onun sonunu hızlandırıyor. Gazze’yi işgal edemeyecek, direnişi
kıramayacak. İsrail ordusu, sivilleri katlederek kazanacağını sandı ama
karşısında yıkılmaz bir duvar buldu: Direnen bir halk. Bu halk, bu savaşın
sonunda ayakta kalacak. Netanyahu ise tarihin çöplüğünde, başarısız bir savaş
suçlusu olarak anılacak.
Bugün Gazze’nin sokaklarında yankılanan her çocuk
sesi, Netanyahu’nun politikalarının mezar taşına kazınacak cümledir: “Biz
buradayız, hâlâ yaşıyoruz.”