vakıf aktılım sol 1
vakıf aktılım sağ 1

04 Ekim 2025

Kötülüğü Sıradanlaştırmak

Dünya bir vicdansızlık anaforunda savruluyor. Tanrı sanırım artık ufuklarımızdan gitti ve kendi ideolojimiz yaptığımız dinler ile çatışmamızı izliyor. Hanna Arendt, Herkesin suçlu olduğu yerde kimse suçlu değildir, derken özellikle çeyrek asırdır terör söylemi üzerinden süren şeytanlaştırmanın arka planındaki duruma işaret ediyor. İslamafobya söylemi üzerinden motive edilen bir dünyada sonuç Gazze oluyor. Soykırım mağdurları yeni soykırım suçunu işlerken hepimiz suçluyuz diyor. Sığındığı vicdan ise kurguladığı mitolojik ideolojisi.

 

Yaşanan felaketler karşısında farklı yöntemlerle hizaya getirilmiş insanlık Gazze karşısında terör söylemi ile önceleri sihirlendi, sustu. Hamas söylemi İsrail’i koruma altına aldı. Masum eğlenen çocuklar bir terör unsuru tarafından rehin alınmıştı sonuçta. Gazze’nin bir soykırım eğlence merkezine dönüşeceğini kimse düşünemiyordu. Arendt bu konuda, İnsanların sonuçları düşünmeksizin çoğunluk görüşüne itaati insanın basitliğidir. İnsanlık basit çıkarlar önünde bir kere daha eğilmiş ve tarih boyunca tagutlara eğilen başlar yine yerlerde sürünmüş idi. Oradaki sonuçların ne olacağı ise televizyonlarında üzülen Müslümanlar başta olmak üzere kimse için esasen önemli de değildi. Nasılsa İsrail şeytandı, günahkardı, nasılsa Allah bir gün?? belasını verecekti. Ölen Gazzeliler cennete gidiyorken İsrailliler cehenneme gidecekti. Yani olmuş ile olacak arasında olanı izleyen edilgen ve zavallı koltuk sevdalılarına mahkum Müslümanlar ki yöneticileri bunu her türlü propaganda ile yutturtarak acizliklerini, çıkarcılıklarını örtmek yarışında idiler, konuya kınama boyutundan bakabildiler. Kötülük sıradanlaşmış ve Gazze haberleri, ölen kadın ve çocuklar, açlık hepsi gündelik hayatımızda olağanlaşmıştı. Zira kötülük sıradanlaşırken kurbanın terörize edilerek vicdanların olağanlaştırılması yöntemi işliyordu. İşte burada soykırım mağduru olan! Arendt’ten, Kötülüklerin çoğu hiçbir zaman iyilik ve kötülük hakkında kafa yormamış insanların işidir, işitilen söz akla geliyordu. Kendi fikri sabitesinden, saplantılarından, komplekslerinden, insafsız ve vicdansız bir yerden hayata ezber yaptırılmış bir güç kendini aşıladığı süper güçlerle birlikte füzelerle sinek avlıyordu. Şiddet bir kere daha kendi tahtından insanlığa kan kusturuyordu. Arendt’in Şiddet kullanımı, tüm eylemler gibi, dünyayı değiştirir, ama bu değişimin en muhtemel sonucu daha şedit bir dünyadır..Şiddet haklı gösterilebilir, ancak asla meşru olmayacaktır. Amaçlanan amaç geleceğe doğru uzaklaştıkça, haklı gösterilmesinin inandırıcılığı da azalır. Kimse meşru müdafaa için şiddet kullanımını sorgulamaz, çünkü tehlike sadece açık değil, aynı zamanda mevcuttur ve aracı meşrulaştıran amaç da acildir, sözlerine Netanyahu ne der acaba?

 

Aklın yerini yeniden ön yargılı ve vaad edilmiş müstakbel için her şeyi yok etmeye odaklı terörize eden bir güç almıştı. Terörist Hizbullah ve Hamas sonuçta cezasını bulurken ileride Hamas militanı olması muhtemel bebekler ve çocuklar bombalar ve açlıkla ölüme mahkûm edilmişti. Gazze bir eğlence merkezi olacaktı. İnsanlık oraya gelip şen kahkahalarla kadeh tokuşturacaktı. Tüccarın başkanlık ettiği şiddet meşruiyetini kendinden alıp dağıtıyordu işte. Arend’in dediği gibi, Şiddet araçlarının teknik gelişimi artık öyle bir noktaya geldi ki, hiç bir siyasaI amaç, insan aklının sınırları içinde, bu araçların yıkıcı potansiyeline denk değildir; ne de silahlı çatışmalarda bu araçların kullanılmasını haklı kılabilir. Gazze öyle bir şiddet sarmalının meşruiyet verici ateşinde yanıyor ki herkes haklı ve herkes suçlu dolayısıyla statüko kendisini sürdürmeye ve medeniyet buralardan sürülmeye devam ediyor. Her halükarda kötülük artık sıradanlaştı. En mutena salonlarda en medeni insanlar eliyle insanlık haysiyetini yitiriyor. Hz. Muhammed, Hz. İsa ve Hz. Musa çıkıp gelseler şimdi Kudüs’e ve oturup ayırt etmeden insanlığın haline baksalar. O derin müminlerin kaçı acaba onların karşısında durabilir. Muhtemelen üçünü de çarmıha gerer insanlık. Garip bir zaman ve Mesih bekleyen acizler. Arendt’ın dediği gibi, Bu hükümet ülkenin özgürlüğünü korumuyor. Doğrunun ve yanlışın ne olduğuna çoğunluğun değil de vicdanın karar verdiği bir hükümet sistemi olamaz mı? 

İnsanlık kocaman bir vicdan olma sınavından geçerken ve Sumud tekneleri küresel bir sessizliği yırtmak isterken aynı suç şebekesine takılıyor. Gazze’nin çağdaş Auschwitz olduğunu görmeden konuya basit polemikçi kafa ve işi Tanrı’ya havale ederek girişmek ki özünde her işi ona havaledir başka bir şey diyoruz, “kendini ferahlatmak Müslümanlığı” için de birilerinin kral çıplak deme vakti geldi de geçmiyor mu… Tarlalar güzel sürülmüş maşallah!

Hak İçin Olsun

Vesselam