İsrail'in Ekonomik Yıkımına Doğru
İsrail Terör Devleti’nin 2023 sonrası dönemde
Gazze’de yürüttüğü askeri operasyonlar, iç siyasi krizler ve küresel etik
dışlanma ile pekişen çok boyutlu ekonomik yıkımını güncel verilerle analiz ettiğimizde
İsrail için yolun sonunu görebiliriz. Yüksek teknoloji sektöründeki dramatik
küçülme, sermaye kaçışı, beyin göçü, kredi notlarının düşmesi ve küresel
şirketlerin çekilişi, bu krizin geçici değil sistemik bir karaktere sahip
olduğunu göstermektedir. “Start-Up Nation” miti, yerini hızla “ShutDown Nation”
kavramına bırakırken, ekonomik boykotlar da yalnızca maddi değil, toplumsal ve
psikolojik bir kuşatma işlevi görmektedir.
1948’de kurulan İsrail Devleti, Batı desteği,
diaspora sermayesi ve ileri teknolojiye dayalı ekonomik modelle “Start-Up
Nation” markasını inşa etmişti. Ancak 7 Ekim 2023’te başlayan Gazze savaşı
sonrası ortaya çıkan dramatik tablo bu modelin ne kadar kırılgan olduğunu açığa
çıkarmıştır. Ülke ekonomisi 2024’te büyüme ivmesini kaybetmiş, GSYİH artışı %0
civarında kalmış, enflasyon %3,6’ya yükselmiş, işsizlik %3 seviyesine çıkmıştır
(Reuters, 2025). Savaş maliyetleri, yaklaşık 300.000 yedek askerin mobilize
edilmesi, on binlerce Filistinli işçinin izinlerinin iptali; ithalat ve ihracatta
%40’ları aşan gerileme, İsrail’in kırılgan ekonomik yapısını görünür kılmıştır.
Başbakan Netanyahu’nun yargı reformu kriziyle
derinleşen iç bölünme, kredi derecelendirme kuruluşlarının ardı ardına gelen
not indirimleri ve küresel fonların çekilişi; İsrail’in finansal mimarisini
sarsan temel unsurlardır.
Kurumsal
Güvenin Çöküşü
2023’te aşırı sağ hükümetin yürüttüğü yargı
reformları, Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini sınırlayarak denge-denetim
mekanizmasını zayıflatmıştır. Reform girişimleri kitlesel protestoları
tetiklemiş; 500.000’den fazla kişinin katıldığı gösterilerle İsrail toplumunda
derin bir kutuplaşma oluşmuştur (Haaretz, 2023). Nobel ödüllü ekonomistler
(Stiglitz, Kahneman vb.) ortak bildiriyle, hukukun üstünlüğünün
aşındırılmasının “uzun vadede yatırımcı güvenini yok edeceği” uyarısında
bulunmuştur (Stiglitz et al., 2023).
Moody’s, Mart 2024’te İsrail’in kredi notunu iki
kademe indirerek görünümü “negatif”e çekmiş; S&P, Fitch ve IMF benzer
uyarılar yapmıştır. Bu veriler, iç siyasal krizin salt siyasi bir mesele
olmadığını, doğrudan finansal güveni sarstığını kanıtlamaktadır.
“Start-Up Nation” Miti’nin Dağılışı
İsrail’in ileri teknoloji sektörü büyümenin
lokomotifi olarak 2000’li yıllarda ülke GSYİH’sinin %15’ine kadar katkı
sağlamıştı (OECD, 2022). Ancak 2023 sonrası, yargı krizinin tetiklediği
belirsizlik ve savaş ortamı, yatırımcıları hızla kaçırdı. IVC Research
Center’ın raporuna göre, start-up yatırımları %90’a yakın azalmış, Papaya
Global, Riskified, Intel gibi devler yatırımlarını durdurmuştur. Intel’in 25
milyar dolarlık fabrika yatırımını iptal etmesi bu sektörün yalnızca ekonomik
değil sembolik dayanaklarının da çöküşünü simgeler (Globes, 2024).
İsrail İnovasyon Otoritesi, 2024 sonunda
yayınladığı raporda, teknoloji firmalarının %80’inin Ar-Ge merkezlerini
yurtdışına taşıdığını ve yetenekli iş gücünde %75 azalma yaşandığını
belirtmiştir. Bu, üretken zihinlerin, vergi tabanının ve inovasyonun erimesi
demektir.
Ekonomik
İzolasyon
Gazze’ye yönelik saldırılar yalnızca bir savaş
maliyeti değil, aynı zamanda uluslararası etik dışlanmanın da başlangıcı
olmuştur. Norveç Hükümeti Emeklilik Fonu’nun 500 milyon dolarlık İsrail
yatırımlarını tasfiye etmesi, İngiltere USS fonu ve ABD’li kilise fonlarının
benzer kararları etik finans çağının yükseldiğini göstermektedir (Guardian,
2024).
Bu süreçte, McDonald’s, Oracle, Samsung Next gibi
çok uluslu şirketler de İsrail operasyonlarını durdurdu veya küçülttü. Savaşın
yol açtığı tedarik zinciri riskleri, şirketleri yalnızca finansal değil, sosyal
sorumluluk boyutunda da kararlar almaya zorlamaktadır.
Sermaye Kaçışı
ve Beyin Göçü
Ekonominin derinleşen krizini belirginleştiren en
dramatik olgulardan biri de sermaye ve beyin göçüdür. Papaya Global CEO’su
Eynat Guez’in “Artık hukuki ve finansal bir zemin yok” açıklamasıyla şirket
fonlarını yurtdışına taşıması, diğer start-up devlerine de örnek olmuştur
(Reuters, 2023). Ankete göre İsrailli yetişkinlerin %17’si fonlarını yurtdışına
taşımayı planlamaktadır (Haaretz, 2024).
Öte yandan, binlerce mühendis, akademisyen ve tıp
profesyoneli, Batı ülkelerine göç ederek İsrail’in üretken sınıfını erozyona
uğratmaktadır. Bu, vergi tabanının daralması, inovasyon kapasitesinin çökmesi
anlamına gelmektedir.
Boykotun
Finansal ve Psikolojik Gücü
Resmi BDS kampanyasının ötesinde, bireysel ve
kurumsal boykotlar, İsrail’i uluslararası finans sisteminden fiilen izole
etmektedir. İsrail İhracat Enstitüsü’nün verilerine göre, 2024 ihracatında %15
düşüş kaydedilmiştir. Radar altı ekonomi, Orta Doğu ve Afrika’daki alternatif
ticaret yollarına yönelişi artırsa da bu, ekonomik istikrarsızlığı daha da
derinleştirmektedir.
Norveç gibi ülkelerin egemen fonları ve
şirketlerin etik tedarik zinciri kararları, “sorumlu sermaye yönetimi” çağının
İsrail’i nasıl cezalandırdığını gözler önüne sermektedir.
Geleceğe Dair
Öngörüler
İsrailli 130 ekonomistin 2024 ortak bildirisi,
ultra-Ortodoks (Haredi) nüfusa yönelik muafiyetlerin, yük taşıyan eğitimli
sınıfın göçünü hızlandırarak ekonomik tabanı çökerttiğini vurgulamaktadır. Bu
tablo, yalnızca bir ekonomik kriz değil, aynı zamanda devletin kurumsal
sürdürülebilirliğine yönelik bir tehdittir.
“ShutDown Nation” kavramı, bugünkü toplumsal,
siyasal ve finansal çöküş retoriğini özetlemektedir. Uluslararası Ceza
Mahkemesi’nde açılan davalar ve yaptırım tehditleri, İsrail’in 100. yılını
göremeyecek kadar kırılgan bir rejimle karşı karşıya olabileceğini
düşündürmektedir.
Bu veriler İsrail Devleti’nin içine sürüklendiği
çok boyutlu çöküşün sadece teknik bir ekonomik türbülans değil; bir rejim, bir
model ve bir ideoloji krizi olduğunu göstermektedir. Gazze’de işlenen savaş
suçlarının etik ve diplomatik yalıtımı; Batı’daki kurumsal destek zincirini
kırarken ekonomik temellerin çökmesi de devleti bir “kriz laboratuvarı”na
dönüştürmektedir. Boykot, sermaye kaçışı ve beyin göçü; bu çöküşün içten içe
işleyen görünmez motorlarıdır.
İsrail’in 2048’deki yüzüncü yılı, “bir kutlama”
olmaktan çok, dünya kamuoyunun bir rejim çöküşüne tanıklığı olarak
hatırlanabilir. Bu çöküş, yalnızca İsrail için değil, Batı merkezli küresel
sistemin çifte standardı için de ahlaki bir sınav olarak kayda geçecektir.