30 Nisan 2025

​Dijital Çağda Varoluşsal Bir İmtihan

İnsanlık tarihi boyunca farklı devrimler toplumsal yapıları derinden etkilemiştir. Ancak bugün özellikle yapay zekâ teknolojilerinin yükselişiyle dönüşümün hem hızı hem de kapsayıcılığı geçmişle kıyaslanamayacak kadar büyük bir boyuta ulaşmıştır. Sanayi devrimi üretimi mekanikleştirerek bir devrimi tetiklemişken bilgi ve iletişim teknolojileri bilgiye ulaşımı demokratikleştirmiştir. Bugün ise yapay zekâ yalnızca bilgiyi işlemekle kalmayıp bilginin kimlere nasıl sunulacağını da belirleyerek insan algısının doğrudan şekillendirilmesinde aktif rol oynamaktadır. Bu süreç, teknik bir ilerlemenin ötesinde, insanın varoluşu, değerleri ve inancı açısından köklü bir imtihan doğurmuştur.

Yapay Zekâ, Dönüşen Dünya ve İmtihan Alanı

Yapay zekâ, insan zekâsının taklit edilmesi yoluyla öğrenme ve karar verme yeteneği kazanan sistemleri ifade etmektedir. Sağlık hizmetlerinden finans piyasalarına, savaş teknolojilerinden sosyal medya uygulamalarına kadar hemen her alanda bu sistemlerin etkisi hissedilmektedir. Ancak yapay zekânın bu etkisi sadece işlevsellikle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda hangi bilginin görünür olacağı, kimin hangi kanaatlere sahip olacağı gibi daha derin katmanlarda, toplumsal algıların şekillendirilmesinde belirleyici bir unsur haline gelmektedir. Böylece yapay zekâ görünüşte tarafsız bir araç gibi sunulsa da arka planında belirli kültürel ve ideolojik kodları taşıyan bir değer sistemine dayanmakta ve bu değerler kullanıcıların düşünsel dünyalarına sinsice nüfuz etmektedir.

İslam dünyası ise bu büyük dönüşüm karşısında üretici bir aktör olmak yerine büyük ölçüde edilgen bir tüketici konumunda kalmıştır. Müslüman toplumlar Batılı teknoloji şirketlerinin ürettiği platformlara bağımlı hale gelmiş, sosyal medya mecralarında geçirilen uzun saatler sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda kültürel ve zihinsel bir teslimiyetin göstergesi olmuştur. Bu dijital bağımlılık, yalnızca bireysel düzeyde değil, kolektif kimlik inşasında da ciddi kırılmalara yol açmaktadır.

Özellikle Filistin meselesinde bu kırılmanın etkileri çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır. İsrail'in Gazze'de işlediği insanlık suçları Batı merkezli dijital platformlar tarafından ya sansürlenmiş ya da çarpıtılarak sunulmuştur. Yapay zekâ destekli algoritmalar Filistinlilerin haklı direnişini görünmez kılmakta, zulmü meşrulaştırmakta ve uluslararası kamuoyunun algısını manipüle etmektedir. Böylece teknoloji sadece bir iletişim aracı değil, adeta yeni bir sömürgecilik aygıtı haline gelmiştir. Dijital sömürgecilik, verilerin kontrolü ve bilginin manipülasyonu yoluyla ümmetin zihinsel ve kültürel varlığını hedef almaktadır.

Fırsatlar, Tehditler ve Gazze Üzerinden Sonuçlar

Yapay zekâ çağında Müslümanların karşısında yalnızca tehditler değil, aynı zamanda önemli fırsatlar da bulunmaktadır. Bu teknoloji, bilinçli kullanıldığında İslamî ilimlerin dijital ortama aktarılmasında, klasik eserlerin geniş kitlelere ulaştırılmasında ve fıkıh, tefsir gibi alanlarda derinlemesine çalışmalar yapılmasında güçlü bir araç olabilir. Ayrıca zekât, sadaka ve sosyal yardım gibi alanlarda daha şeffaf ve etkin organizasyonlar kurulmasına imkân tanıyabilir. Alternatif medya mecralarının inşası ve İslamî değerlere sadık algoritmalar geliştirilmesi de bu fırsatlar arasında yer almaktadır.

Ancak bu fırsatlar kendiliğinden hayata geçmeyecektir. Bunun için İslam dünyasında köklü bir bilinçlenme sürecine ihtiyaç vardır. Yapay zekâ okuryazarlığı toplum genelinde artırılmalı, genç kuşaklar bu teknolojilerin sadece kullanıcıları değil, aynı zamanda üreticileri haline getirilmelidir. Fıkhi açıdan yeni meseleler ele alınmalı, "dijital fıkıh" çerçevesinde şer’i ve ahlaki sınırlar net bir şekilde belirlenmelidir. Hepsinden önemlisi tüm bu adımlar bireysel çıkışlarla değil, ümmet bilinciyle, kolektif bir strateji doğrultusunda atılmalıdır.

Kıyam çağrısı

Gazze’de yaşananlar, yapay zekânın ve dijital platformların nasıl bir algı silahına dönüştürülebileceğinin somut bir örneğidir. Gerçekte bir halkın yok oluş mücadelesi olan Filistin direnişi dijital sansürle görünmez hale getirilmekte, insanlık vicdanı yapay olarak uyuşturulmaktadır. Bu durum, Müslümanların dijital dünyada da direnç göstermesi gerektiğini göstermektedir. Sadece fiziksel alanlarda değil, zihinlerde de bir mücadele yürütülmek zorundadır.

Yapay zekâ çağı Müslümanlar için bir teslimiyet değil, bir kıyam çağrısıdır. Teknolojiye körü körüne boyun eğmek yerine, onu adaletin, hakkın ve hakikatin hizmetine sokmak zorundayız. Teknoloji, bizim mahkumiyetimiz değildir; doğru ahlaki perspektifle şekillendireceğimiz bir emanettir. Bu emanete sahip çıkmak, yalnızca bugünü değil, ümmetin geleceğini de kurtaracak asli görevimizdir.