Devlet Ne İçin Yaşar?
Modern zamanlarda devlet ve ona dair teoriler hayatımızı
kapladı. Hayatı ve içindekileri kavrarken medeniyetin önemli ayaklarından olan
devletin halk ile ilişkileri çok eski zamanlardan beri üzerinden düşünülen, kök
metinlerde ele alınan ve felsefe kitaplarının kafa yorduğu bir mesele oldu.
Elbette önemli olan teorik olanın modellenebilme kabiliyeti yahut modellerce
tasdik edilen teori oluşturarak var olanı açıklamak ve anlamak, hayatımızı
doğru yürütmek adına önemli bir mesele haline geldi. Türkiye tüm modernleşme
gel gitlerinde teori ile modellerin bu mutabakatı meselesini ne kadar düşündü
ve buradan yola çıkarak sorunları çözme ve hayatı doğru, iyi ve güzel
bağlamında gerçekleştirme noktasında ne kadar başarılı oldu meselesi üzerinde
düşünülmesi gereken bir konudur. Sağcı solcu, şucu bucu derken tarih elimizden
kayıp gitmekte sürekli. Bu bakımdan devlet ve onun toplumla ilişkilerinde
mesele düşünülürken burada karşılıklılık ilişkisi bağlamında konuya bakmak
faydalı olabilir. Medeniyetçi milliyetçi için de başlıca konulardan birisi
devletin varoluş erdemini kaybetmeden varlık sebebine hizmet eder halde durduğu
bir medeniyet imkanını düşünmektir.
Bu cümleden olarak Türklerin kök metinlerinden olan Kutadgu
Bilig devletin halk ile ilişkilerine temas ettiği kısımda devletin
sorumluluklarını ortaya koyarak işe başlıyor. Bu nazari yaklaşımı
değerlendirirken yukarıda bahsedilen teorinin modellenebilirliği ya da mevcut
modellerin yani tarih ve hayatın içinde yaşananların bu modeli doğrulayarak
bunun bir kanıt haline gelmesi yaklaşımı ile mesele ele alınmalıdır. Her
gördüğü sakallıyı hoca sanan Türkler bunun bedelini ağır ödüyorlar. Bu bakımdan
hadiseyi gerçekçi ve sağduyulu bir yaklaşımla ve günümüzde taşıdığı anlam
oranında üstlenmek doğru olur. Geçmişte son derece olumlu sonuçlar vermiş
teorik zeminler gerçeklik zemini değiştiği için bugün aynı etkiyi yapmayabilir.
Bazıları ise korudukları genel geçer doğa ile günden geleceğe fayda sağlarlar.
Kutadgu
Bilig özelinde meseleye bakıldığında Yusuf Has Hacib burada devlete şu
sorumlulukları yükler: Tebaanın senin
üzerinde üç hakkı vardır; bu hakları öde ve onları zorluğa düşürme.
Bunlardan biri memleketinde gümüş
temiz kalsın, onun ayarını koru, ey bilgili insan.
İkincisi halkı adil kanunlar ile
idare et; birinin diğerine tahakküme kalkışmasına meydan verme, onları koru.
Üçüncüsü bütün yolları emin tut; yol
kesici ve haydutların hepsini ortadan kaldır.
Böylece tebaa hakkını ödedikten
sonra, sen de onlardan kendi hakkını isteyebilirsin, ey cömert hükümdar.
Devletin
ortaya çıkışı nasıl halkından içinden ve halk içinse işleyişi de burada
görüleceği üzere halk/millet merkezli idi. Bugün yaşadığımız çağda yukarıda
ortaya konulan meseleler hala devletin en esaslı konuları olarak ekonomi, hukuk ve güvenlik meselesi
dünden yarına medeniyet düzeyindeki toplumlar için devletin vazgeçilmez
mesuliyeti olarak duruyor. Bu bakımdan bahsettiğimiz nazari yaklaşım
çerçevesinde bakacak olursak devlet kavramı çerçevesindeki sorumluluklar
bakımından Kutadgu Bilig evreni hala mevcut modellerle uyumlu ve yeni modellere
kapı açan bir yapı göstermektedir. Devletin ortaya çıkışı bir kanun koyucu
merkezinde ele alındığı tarihi geçmişimizle de uyuşan bu yaklaşımda gümüşün
temiz kalması ve ayarının korunması enflasyona karşı halkın muhafazasını ön görür.
Adil kanunlar ve tahakkümün ortadan kalkması yine aynı şekilde halkın korunması
noktasında öne çıkarılır. Zira hukukun öldüğü yerde hayat manasızlaşır.
Güvenliğin sağlanması manasında yolların emin olması bugün deniz, kara ve hava
olarak anlaşılabilir ki toplumlar devlet adlı kurum ile medeniyetlerini
yönetirken varlıklarını da korurlar. İşte burada kök metinlerimizden birinde
toplumun beklentilerini doğru ve gerçekçi odaklayacak ve ilişkilerini sahih bir
zeminde ve talepler bağlamında oluşturacak bu tarihi miras geçmiş ile geleceğin
arasından bize haberimiz pek olmasa da konuşmaya devam ediyor. Orta Doğu denen
bölgemizde bugün yaşanan kaotik durumlara baktığımızda yaşanan medeniyet
krizlerinde burada bahsedilen hususların muhtelif sebeplerle ortadan kalkmasını
görüyoruz. İnsanın varlık ve kendini bilme ve gerçekleştirme yolculuğunda
bilgece ve sağduyulu bir yerden kendine, hayata ve medeniyete bakması
yolculuğunu daha manalı ve içerikli kılacaktır. Kendi varoluş gerçeğini müdrik
bir devlet nazariyesi şüphesiz bu teşkilatı yönetecek kadrolar için de manalı
bir çerçeve çizecektir.
Haşiye: Orman Yangınlarından şehit olan canlara Haktan rahmet
diliyoruz, vatan size minettardır, vatan sağolsun…
Hak İçin
Olsun
Vesselam