15 Nisan 2025

​Cihat Anlayışının Dönüşüm İhtiyacı

Yüksek teknoloji destekli sınır ötesi operasyonlar, yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri ve dijital kontrol mekanizmaları modern savaşın karakterini köklü biçimde değiştirmiştir. Bu yeni savaş biçimleri karşısında İslam dünyasının politik, entelektüel ve hukuki refleksleri Gazze’de gördüğümüz üzere yetersiz kaldı. Klasik cihat anlayışının teknolojik sömürü ve biyopolitik yıkım karşısında yeniden yorumlamaya muhtaç olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Gazze'de yaşanan soykırım karşısındaki sessizlik, bu yetersizliğin en trajik ve tarihsel örneği olarak ele alınacaktır.

Gazze Soykırımı ve Teolojik Sessizlik

Bu yüzyılın ilk çeyreği, savaşın hem fiziksel hem de kavramsal olarak radikal bir dönüşüme uğradığı bir sürece sahne olmuştur. Yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri, otonom silah platformları ve dijital sansür aygıtları klasik savaş tanımlarını geçersiz kılacak bir yaygınlıkla kullanılmakta, bu durum sadece uluslararası hukuku değil, İslami hukuk anlayışını da zorlamaktadır. Ancak bu yeni döneme uyum sağlayacak bir kavramsal güncelleme henüz İslam dünyasının ana akım düşünsel ikliminde ortaya konamamıştır.

Bu eksiklik Gazze özelinde çok daha vahim bir şekilde görünür hâle gelmiştir. İsrail'in aylardır sürdürdüğü sistematik saldırılar karşısında İslam dünyasından gelen tepkiler çoğunlukla kınama düzeyinde kalmış; ne siyasi ne diplomatik ne de ekonomik düzeyde anlamlı bir karşılık üretilebilmiştir. Gazze'de çocuklar algoritmalarla öldürülürken, İslam dünyası büyük oranda suskun kalmış; bu sessizlik, yalnızca siyasi bir zafiyet değil, aynı zamanda ahlaki ve epistemik bir çöküşün göstergesi olmuştur.

Cihat Kavramının Tarihsel Seyri

Cihat, hem bireysel hem de kolektif sorumluluklar yüklenmiş bir ibadet ve savunma hakkı olarak tarihsel İslam literatüründe çok boyutlu biçimde işlenmiştir. Klasik kaynaklarda daha çok fiziksel savaş, düşmana karşı silahlı mücadele, bazen de fetih anlamına gelen bu kavram modern çağda sömürgeciliğe karşı duruşun, yerel direnişlerin ve dünyaya alternatif bir sistem teklifinin simgesi olmuştur. Ancak bu kavram yapay zekâ destekli hedefleme sistemleriyle sürdürülen biyopolitik bir yok oluş modeli karşısında anlam genliğini kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

Entelektüel ve Siyasal Tıkanma

Gazze örneğinde görüldüğü gibi İslam dünyasının kurumsal aktörleri, sivil toplum yapıları ve dini mercileri yapay zekâ tabanlı yüksek teknoloji savaşları karşısında ya sessiz kalmakta ya da klasik metinlerden devşirilmiş formüllerle yetersiz tepkiler vermektedir. Bu durum, ahlaki bir çöküş kadar kavramsal ve metodolojik bir donukluğun da işaretidir.

İslam düşüncesi, teknolojiyle yürütülen sömürü ve imha modellerine karşı kendi kavram dünyasından yeni bir direniş dili üretememekte; çoğu zaman "kınayan ama anlamlandıramayan" bir konumda kalmaktadır. Özellikle Gazze’de uygulanan yüksek teknoloji destekli soykırım karşısındaki tepkisizlik bu entelektüel ve siyasal tıkanmanın en açık örneğidir.

Cihat Anlayışının Güncellenmesi

Modern savaş biçimleri cihadın fıkhi yorumunu da yeniden ele almayı zorunlu kılmaktadır. Cihat sadece silahlı direniş anlamına indirgenemez; bilakis dijital kuşatma, medya manipülasyonu, algoritmik öldürme gibi yeni tehdit biçimlerine karşı tevhidi, adaleti ve direnişi merkeze alan yeni bir epistemolojik çerçeveyle yorumlanmalıdır.

Bu bağlamda çağdaş fıkıh çalışmalarının, klasik kavramları donmuş kalıplardan çıkararak, yeni teknolojik tehdit alanlarına uygun etik ve hukuki ilkeler geliştirmesi elzemdir. Gazze’deki yıkım süreci bu türden bir güncellemenin aciliyetini tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur.

Gazze'nin Enkazında Susturulmuş Vicdan

Velhasıl, yapay zekâ çağında sürdürülen yüksek teknoloji savaşları İslam dünyasını sadece askeri ve siyasi açıdan değil; kavramsal ve ahlaki açıdan da bir eşikle yüzleştiriyor. Çağdaş düşünce çevrelerinin bu sessizliği sorgulaması, cihadın bugün hangi dille, hangi zeminde ve hangi hedefle yeniden yorumlanması gerektiğini tartışması şarttır.

Gazze, bu tartışmanın ertelenemez hale geldiği bir mekândır. Burada yaşananlar karşısında gösterilen tepkisizlik İslam dünyasının söylemsel iddialarıyla gerçek tutumları arasındaki uçurumu gözler önüne sermektedir. Cihat, artık sadece düşmana karşı değil, sessizliğe, kayıtsızlığa ve normatif atalete karşı da verilmesi gereken bir mücadeleye dönüşmüştür.

Aksi takdirde Gazze'de süren bu dijital soykırım karşısında İslam dünyasının sessizliği tarihin vicdanında en karanlık not olarak yer alacaktır; İslam tarihinin gördüğü en zalim ümmet…