Cihat Anlayışının Dönüşüm İhtiyacı
Yüksek teknoloji destekli sınır ötesi
operasyonlar, yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri ve dijital kontrol
mekanizmaları modern savaşın karakterini köklü biçimde değiştirmiştir. Bu yeni
savaş biçimleri karşısında İslam dünyasının politik, entelektüel ve hukuki
refleksleri Gazze’de gördüğümüz üzere yetersiz kaldı. Klasik cihat anlayışının
teknolojik sömürü ve biyopolitik yıkım karşısında yeniden yorumlamaya muhtaç olduğunu
düşünüyoruz. Özellikle Gazze'de yaşanan soykırım karşısındaki sessizlik, bu
yetersizliğin en trajik ve tarihsel örneği olarak ele alınacaktır.
Gazze
Soykırımı ve Teolojik Sessizlik
Bu yüzyılın ilk çeyreği, savaşın hem fiziksel hem
de kavramsal olarak radikal bir dönüşüme uğradığı bir sürece sahne olmuştur.
Yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri, otonom silah platformları ve dijital
sansür aygıtları klasik savaş tanımlarını geçersiz kılacak bir yaygınlıkla
kullanılmakta, bu durum sadece uluslararası hukuku değil, İslami hukuk
anlayışını da zorlamaktadır. Ancak bu yeni döneme uyum sağlayacak bir kavramsal
güncelleme henüz İslam dünyasının ana akım düşünsel ikliminde ortaya
konamamıştır.
Bu eksiklik Gazze özelinde çok daha vahim bir
şekilde görünür hâle gelmiştir. İsrail'in aylardır sürdürdüğü sistematik
saldırılar karşısında İslam dünyasından gelen tepkiler çoğunlukla kınama
düzeyinde kalmış; ne siyasi ne diplomatik ne de ekonomik düzeyde anlamlı bir
karşılık üretilebilmiştir. Gazze'de çocuklar algoritmalarla öldürülürken, İslam
dünyası büyük oranda suskun kalmış; bu sessizlik, yalnızca siyasi bir zafiyet
değil, aynı zamanda ahlaki ve epistemik bir çöküşün göstergesi olmuştur.
Cihat
Kavramının Tarihsel Seyri
Cihat, hem bireysel hem de kolektif sorumluluklar
yüklenmiş bir ibadet ve savunma hakkı olarak tarihsel İslam literatüründe çok
boyutlu biçimde işlenmiştir. Klasik kaynaklarda daha çok fiziksel savaş,
düşmana karşı silahlı mücadele, bazen de fetih anlamına gelen bu kavram modern
çağda sömürgeciliğe karşı duruşun, yerel direnişlerin ve dünyaya alternatif bir
sistem teklifinin simgesi olmuştur. Ancak bu kavram yapay zekâ destekli
hedefleme sistemleriyle sürdürülen biyopolitik bir yok oluş modeli karşısında
anlam genliğini kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.
Entelektüel ve
Siyasal Tıkanma
Gazze örneğinde görüldüğü gibi İslam dünyasının
kurumsal aktörleri, sivil toplum yapıları ve dini mercileri yapay zekâ tabanlı
yüksek teknoloji savaşları karşısında ya sessiz kalmakta ya da klasik
metinlerden devşirilmiş formüllerle yetersiz tepkiler vermektedir. Bu durum,
ahlaki bir çöküş kadar kavramsal ve metodolojik bir donukluğun da işaretidir.
İslam düşüncesi, teknolojiyle yürütülen sömürü ve
imha modellerine karşı kendi kavram dünyasından yeni bir direniş dili
üretememekte; çoğu zaman "kınayan ama anlamlandıramayan" bir konumda
kalmaktadır. Özellikle Gazze’de uygulanan yüksek teknoloji destekli soykırım
karşısındaki tepkisizlik bu entelektüel ve siyasal tıkanmanın en açık
örneğidir.
Cihat
Anlayışının Güncellenmesi
Modern savaş biçimleri cihadın fıkhi yorumunu da
yeniden ele almayı zorunlu kılmaktadır. Cihat sadece silahlı direniş anlamına
indirgenemez; bilakis dijital kuşatma, medya manipülasyonu, algoritmik öldürme
gibi yeni tehdit biçimlerine karşı tevhidi, adaleti ve direnişi merkeze alan
yeni bir epistemolojik çerçeveyle yorumlanmalıdır.
Bu bağlamda çağdaş fıkıh çalışmalarının, klasik
kavramları donmuş kalıplardan çıkararak, yeni teknolojik tehdit alanlarına
uygun etik ve hukuki ilkeler geliştirmesi elzemdir. Gazze’deki yıkım süreci bu
türden bir güncellemenin aciliyetini tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur.
Gazze'nin
Enkazında Susturulmuş Vicdan
Velhasıl, yapay zekâ çağında sürdürülen yüksek
teknoloji savaşları İslam dünyasını sadece askeri ve siyasi açıdan değil;
kavramsal ve ahlaki açıdan da bir eşikle yüzleştiriyor. Çağdaş düşünce
çevrelerinin bu sessizliği sorgulaması, cihadın bugün hangi dille, hangi
zeminde ve hangi hedefle yeniden yorumlanması gerektiğini tartışması şarttır.
Gazze, bu tartışmanın ertelenemez hale geldiği
bir mekândır. Burada yaşananlar karşısında gösterilen tepkisizlik İslam
dünyasının söylemsel iddialarıyla gerçek tutumları arasındaki uçurumu gözler
önüne sermektedir. Cihat, artık sadece düşmana karşı değil, sessizliğe,
kayıtsızlığa ve normatif atalete karşı da verilmesi gereken bir mücadeleye
dönüşmüştür.
Aksi takdirde Gazze'de süren bu dijital soykırım
karşısında İslam dünyasının sessizliği tarihin vicdanında en karanlık not
olarak yer alacaktır; İslam tarihinin gördüğü en zalim ümmet…