202511 - Vakıf Katılım - Şaşırtan Masraf Rerun (160x600)
202511 - Vakıf Katılım - Şaşırtan Masraf Rerun (160x600)

16 Aralık 2025

Avrupa saraylarında bir Osmanlı casusu- Sicilyalı Mehmed Ağa (52)

 

 

Sicilyalı Mehmed Ağa'nın 45 yıl boyunca başta Fransa sarayı olmak üzere Avrupa'nın değişik saraylarında hafiyelik faaliyetleri yaptığından daha önceden bahsetmiş ve yazdığı mektupların ölümünden çok sonra Fransa'da yaşadığı evin yıkılması esnasında döşeme altlarından ve duvar içlerinden tomarlar halinde çıkınca bulunan bu belgelerin de Fransızlar tarafından tercüme ettirilmesiyle kitap haline geldiğine değinmiştik. Mektuplarda yer yer olan anlam kaymaları Mehmed Ağa tarafından kaleme alınan eski Türkçe metinlerin önce Fransızcaya oradan da İngilizceye çevrildikten sonra bizim tarafımızdan tekrardan günümüz Türkçesine çevrilmesinde oluşan hatalardan kaynaklanmaktadır. Bu mektuplardan örnekler sunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Seksen dokuzuncu mektup

Kaymakama

Bu kral, Kardinal Richlieu'nun tavsiyesi üzerine meclisini küçük düşürmüştür. Meclisler, krallıktaki tüm idari ve cezai meseleleri karara bağlayan bilgili kişilerden oluşan mercilerdir. Paris Meclisi, diğer meclislerden daha geniş bir yetki alanına ve önemli imtiyazlara sahiptir. Bu konuda söyleyeceklerim, geçen yılın başından beri olan olaylarla ilgilidir. Olaylar yaşandığında bunu anlatmayı unuttuğum için şimdi anlatıyorum. Konuya girmeden önce, Fransa krallarının bu büyük adalet meclisini kurmaya neden mecbur kaldıklarını sana anlatacağım.

 Fransa'nın eski kralları, bu mahkemeye, kendilerinin çıkaracağı fermanları ve bildirileri tasdik etme ve teyit etme yetkisi vermişlerdi. Bu, bilge hükümdarların halk ile hükümranlık makamı arasına koydukları bir engeldi. Böylece, monarşi ile soyluluk birbirine karışmış görünüyordu. Bilge kişiler, bu karışıklık olmadan devletlerin uzun süre ayakta kalamayacağını düşünmüşlerdi. Ve bu çağın hükümdarları, kendileri tarafından yeniden kurulan bir mahkemeye, aldıkları kararları sunmuşlardır; böylece, diğer insanlar gibi kendilerinin de hesap verecekleri Allah'a karşı sorumluluklarını yerine getirebilecek ve halklarından, onları yönetmek üzere aralarından hakemler seçerek güvenlerini kazanabileceklerdir. Ancak, mutlak iktidarlarını kullanma özgürlüğünü her zaman saklı tutmuşlardır. Bu, fermanlarında da görülmektedir; bu fermanlarda, çünkü bizim irademiz ve isteğimiz budur ifadesini eklemeyi unutmazlar. Bu hükümdarlar ayrıca, tüm krallığa zarar vermeden kabul edilemeyecek taleplerde bulunan soyluların baskılarına karşı kendilerini savunmanın bir yolunu bulduklarını düşünüyorlardı.

Bu hükümdarlar ayrıca, tüm krallığa zarar vermeden kabul edilemeyecek taleplerde bulunan soyluların baskılarına karşı kendilerini savunmanın bir yolunu bulduklarını düşünüyorlardı.  Şu anda hüküm süren kralın iktidarı sarsılma veya yıkılma tehlikesinden uzak olduğundan, bu hükümdarın hazinesi doludur, cesur ve deneyimli komutanları, güçlü askerleri, sayısız ordusu ve denizde iyi donanmış gemileri vardır; bu nedenle, bu güçlü mahkemeye, gerektiğinde krallara tavsiyelerde bulunmak için kurulmuşsa da, yine de kararlarının hükümdarlar için kanun haline gelmesi gerektiğini iddia etmemesi gerektiğini belirtmek ister. Kral, tören günlerinde genellikle eşlik ettiği tüm ihtişamla ve bu hükümdarın gücünü kolayca fark edilebilir kılan büyük bir lordlar heyeti ile parlamentoya gitti. Bu beylere, onlara göndereceği emirleri, yani fermanları, daha fazla gecikme olmadan onaylamalarını ve derhal kayda geçirmelerini istediğini anlattı. Daha sonra onlara, bundan böyle devlet işlerine karışmamaları konusunda açık bir talimat verdi ve onları daha da alçaltmak için, bundan böyle lütuf ve makamların dağıtıcısı olacağını ve bunları hak edenlere ödül vereceğini açıkladı. Buna ek olarak, her yıl başbakanına davranışları hakkında rapor vermeleri ve her yıl majestelerinin onayını alarak görevlerine devam etmeleri emrini verdi. Öfkesini ve otoritesini göstermek için, başkan ve bazı danışmanları görevlerinden aldı.

Bu cesur ve kurnaz hareket tabiri caizse danslar ve eğlenceler sırasında gerçekleştirildi, böylece hükümdarın otoritesi daha da belirgin hale geldi ve bu muhteşem şölenlerin yapıldığı sırada, kardinalin sarayında en büyük imparatorların ihtişamına yakışır bir şekilde, yeğeni Madam de Breze ile Condé prensinin en büyük oğlu, D'Anguien dükü olarak bilinen prensin evliliği kutlandı. Dünya'nın büyük şeyler beklediği ve tüm Fransa'nın Hıristiyan aleminin en ünlü prenslerinden biri olacağına inandığı bir prens.

Katalanlar isyanlarında inatçı davranıyorlar; meclis üyeleri, bu kraldan iyi bir destek almak için bu sarayda görüldüler ve şüphesiz ki, onun korumasını ciddiyetle talep edeceklerdir. Fransa, bu bölgeye çoktan asker gönderdi ve donanması, bu milleti cesaretlendirmek ve İspanyolları küçük düşürmek için kıyılarda göründü. Burada çok sayıda asker toplanmıştır ve bu hükümdar, baharda, bu iki donanmanın yanı sıra, büyük cesaret ve tecrübeye sahip komutanların komutasındaki sekiz orduya sahip olacaktır. Böylece Almanya, Lorrain, Hollanda, Katalonya ve İtalya, yoksullaştırıcı bir savaşın sefaletine maruz kalacak gibi görünüyor. Bana göre sadece Almanya kendini savunabilecek durumda.

 Fransız vezirinin muazzam dehası, Avrupa'nın tüm prenslerini hayrete düşürüyor; onların tüm tedbirlerini bozuyor ve kendi saraylarında onlara karşı gizli bir savaş yürütüyor. Hiçbir şey onun uyanık dikkatinden kaçamaz; sırlarını o kadar sıkı saklar ki, en yakın dostları bile onları keşfedemez. Gücü ve nüfuzu o kadar büyüktür ki, kraliyet prensleri onun yanında hiçbir şey kalır ve şöhreti onu yurt dışında da yurt içinde olduğu kadar saygı duyulan bir kişi yapar.

 Arkadaşları, Avrupa'da planlanan hiçbir şeyden habersiz olmadığını söylerler. İngiltere, onun en son saldırdığı yerdir ve içteki savaşlar, onun planlarına dayanmaktadır.

 Allah, sana lütfetsin ve her gün kahramanlık vasıflarını artırsın.

 

Paris, 1642 yılının 1. ayının 15. Günü

 

Doksanıncı mektup

 

En muhterem ve pek kıymetli müftü,

Birkaç ay önce, bana verdiğin açık emre uymak için pek çok ayrıntıyı yazdığım kişi, hâlâ hayatta olmakla birlikte, görevine ilişkin konularda her zamankinden daha yetkin bir konumdadır. Ancak, bu kardinalin sizin bana yazdığınız gibi, İstanbul'da konuşulanlara göre hırsını tatmin edecek başka bir şey bulamadığı için bu da onu, on üçüncü Lui'nin krallığına bağlı olanların mutlak efendisi haline gelmesine rağmen, daha fazlasını istemeye devam ettiriyor.Dinle ilgili konularda mutlak efendi olmayı planladığı iddiası yanlıştır. Ancak, o çok bilgili bir adamdı ve tüm Fransız dervişlerinin üstün efendisi olmayı hayal edemezdi; çünkü ne Fransa kralı ne de papa buna izin verirdi. Ben daha çok, bu vezirin amacının tüm Hıristiyan prensleri efendisinin çıkarlarına boyun eğdirmek olduğunu düşünüyorum.

Roma piskoposlarının hepsi bu adamı papa olarak seçmek kadar akıllı olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu korkmak için bazı nedenlere sahip olurdu. Kısa sürede, tüm Asya'nın onun entrikalarıyla Müslümanlara karşı kışkırtıldığını görecektik ve Kızılbaşlar  dahi çok daha fazla emniyet içinde olmayacaktı. Bilirsin ki, papaların papalıkları sırasında dindarlıklarının en büyük göstergesi, savaşları kışkırtmak ve bizi yıkmak için bize karşı ittifaklar kurmaktır. Öyleyse, bu büyük adam, Hıristiyanların başı olsaydı, her yerde sahip olduğu yetenekler ve büyük zekâsı ile neler yapardı bir düşün. O, sadece bir prensin tebaası ve veziri olmasına rağmen, kendini öyle yönetiyor ki, ne kadar uzak olursa olsun, hiçbir ulus onun davranışlarını göz ardı etmiyor. Papa her zaman kardinaller arasından seçilir ve şu anda hüküm süren papa çok yaşlı olduğu için, bu tehlikeli adamın seçilmesi ihtimali vardır.

Sen ki, saf yaşamınla bize bir aziz olduğuna olan inancımızı pekiştiren kişi, yüce Allah'a dua et ki, diğer tüm hükümdarları alçaltmak ve yeryüzünde kudretinin büyüklüğünü göstermek için seçtiği kişinin hükümdarlığını şüphesiz bozacak böyle bir olayın gerçekleşmesini engellesin. Ve böyle bir talihsizliğin başımıza gelmesindense, her şeyi yaratan Allah'a dua et ki, bu adamın gözleri açılsın ve gerçek inancı bilsin ve kucaklasın. Çünkü seni gücendirmemek kaydıyla sunu demek isterim ki,  bu kardinalin, Roma'da tüm Nasrani'lerin başı olarak iyi bir papa olmasındansa, Konstantiniyye'de kötü bir müftü olması daha iyidir.

 Yabancı bir kralın, güvenli bir yaşam sürmek için nasıl davranması gerektiğini bu kâhine danıştığı söylenir (çünkü o, sanki kendisi gibi büyük bir saygı görüyordu). Kardinalin şu cevabı verdiği söylenir: Krallar korku içinde yaşamalıdır, o zaman güvende yaşarlar; çünkü içeceklerini sunmayanların ellerinden zehir almayacakları kesindir, tıpkı kendilerinden uzak tuttuğu kişilerden yaralanmayacakları gibi. Onlara yağ çekmeyenler, onları aldatmayacaktır ve kendilerini en güvende hissettikleri yer, her zaman en büyük tehlikenin olduğu yer olacaktır.

 İnanıyorum ki, vakur ve bilge müftü, bu rahibin cevabını doğru bulacaksınız. Jül Sezar savaşların ortasında yaşadı, ama ölümünü senatoda buldu.

Allah'tan sonra senin huzurunda kendimi alçaltarak, hizmetkarın Mehmed'in naçizane saygılarını lütufla kabul etmeni rica ediyorum

 

Paris, 1642 yılının ikinci ayının 25. günü.

 

 

  

 

 

 

 

 
202511 - Vakıf Katılım - Şaşırtan Masraf Rerun (300x250)
202511 - Vakıf Katılım - Şaşırtan Masraf Rerun (300x250)