Avrupa saraylarında bir Osmanlı casusu- Sicilyalı Mehmed Ağa (52)
Sicilyalı
Mehmed Ağa'nın 45 yıl boyunca başta Fransa sarayı olmak üzere Avrupa'nın
değişik saraylarında hafiyelik faaliyetleri yaptığından daha önceden bahsetmiş
ve yazdığı mektupların ölümünden çok sonra Fransa'da yaşadığı evin yıkılması
esnasında döşeme altlarından ve duvar içlerinden tomarlar halinde çıkınca
bulunan bu belgelerin de Fransızlar tarafından tercüme ettirilmesiyle kitap
haline geldiğine değinmiştik. Mektuplarda yer yer olan anlam kaymaları Mehmed
Ağa tarafından kaleme alınan eski Türkçe metinlerin önce Fransızcaya oradan da
İngilizceye çevrildikten sonra bizim tarafımızdan tekrardan günümüz Türkçesine
çevrilmesinde oluşan hatalardan kaynaklanmaktadır. Bu mektuplardan örnekler
sunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Seksen dokuzuncu mektup
Kaymakama
Bu kral, Kardinal Richlieu'nun
tavsiyesi üzerine meclisini küçük düşürmüştür. Meclisler, krallıktaki tüm idari
ve cezai meseleleri karara bağlayan bilgili kişilerden oluşan mercilerdir.
Paris Meclisi, diğer meclislerden daha geniş bir yetki alanına ve önemli
imtiyazlara sahiptir. Bu konuda söyleyeceklerim, geçen yılın başından beri olan
olaylarla ilgilidir. Olaylar yaşandığında bunu anlatmayı unuttuğum için şimdi
anlatıyorum. Konuya girmeden önce, Fransa krallarının bu büyük adalet meclisini
kurmaya neden mecbur kaldıklarını sana anlatacağım.
Fransa'nın eski kralları, bu mahkemeye,
kendilerinin çıkaracağı fermanları ve bildirileri tasdik etme ve teyit etme
yetkisi vermişlerdi. Bu, bilge hükümdarların halk ile hükümranlık makamı
arasına koydukları bir engeldi. Böylece, monarşi ile soyluluk birbirine
karışmış görünüyordu. Bilge kişiler, bu karışıklık olmadan devletlerin uzun
süre ayakta kalamayacağını düşünmüşlerdi. Ve bu çağın hükümdarları, kendileri
tarafından yeniden kurulan bir mahkemeye, aldıkları kararları sunmuşlardır;
böylece, diğer insanlar gibi kendilerinin de hesap verecekleri Allah'a karşı
sorumluluklarını yerine getirebilecek ve halklarından, onları yönetmek üzere
aralarından hakemler seçerek güvenlerini kazanabileceklerdir. Ancak, mutlak
iktidarlarını kullanma özgürlüğünü her zaman saklı tutmuşlardır. Bu,
fermanlarında da görülmektedir; bu fermanlarda, çünkü bizim irademiz ve isteğimiz
budur ifadesini eklemeyi unutmazlar. Bu hükümdarlar ayrıca, tüm krallığa zarar
vermeden kabul edilemeyecek taleplerde bulunan soyluların baskılarına karşı
kendilerini savunmanın bir yolunu bulduklarını düşünüyorlardı.
Bu hükümdarlar ayrıca, tüm krallığa
zarar vermeden kabul edilemeyecek taleplerde bulunan soyluların baskılarına
karşı kendilerini savunmanın bir yolunu bulduklarını düşünüyorlardı. Şu anda hüküm süren kralın iktidarı sarsılma
veya yıkılma tehlikesinden uzak olduğundan, bu hükümdarın hazinesi doludur,
cesur ve deneyimli komutanları, güçlü askerleri, sayısız ordusu ve denizde iyi
donanmış gemileri vardır; bu nedenle, bu güçlü mahkemeye, gerektiğinde krallara
tavsiyelerde bulunmak için kurulmuşsa da, yine de kararlarının hükümdarlar için
kanun haline gelmesi gerektiğini iddia etmemesi gerektiğini belirtmek ister.
Kral, tören günlerinde genellikle eşlik ettiği tüm ihtişamla ve bu hükümdarın
gücünü kolayca fark edilebilir kılan büyük bir lordlar heyeti ile parlamentoya
gitti. Bu beylere, onlara göndereceği emirleri, yani fermanları, daha fazla
gecikme olmadan onaylamalarını ve derhal kayda geçirmelerini istediğini
anlattı. Daha sonra onlara, bundan böyle devlet işlerine karışmamaları
konusunda açık bir talimat verdi ve onları daha da alçaltmak için, bundan böyle
lütuf ve makamların dağıtıcısı olacağını ve bunları hak edenlere ödül
vereceğini açıkladı. Buna ek olarak, her yıl başbakanına davranışları hakkında
rapor vermeleri ve her yıl majestelerinin onayını alarak görevlerine devam
etmeleri emrini verdi. Öfkesini ve otoritesini göstermek için, başkan ve bazı
danışmanları görevlerinden aldı.
Bu cesur ve kurnaz hareket tabiri
caizse danslar ve eğlenceler sırasında gerçekleştirildi, böylece hükümdarın
otoritesi daha da belirgin hale geldi ve bu muhteşem şölenlerin yapıldığı
sırada, kardinalin sarayında en büyük imparatorların ihtişamına yakışır bir
şekilde, yeğeni Madam de Breze ile Condé prensinin en büyük oğlu, D'Anguien
dükü olarak bilinen prensin evliliği kutlandı. Dünya'nın büyük şeyler beklediği
ve tüm Fransa'nın Hıristiyan aleminin en ünlü prenslerinden biri olacağına
inandığı bir prens.
Katalanlar isyanlarında inatçı
davranıyorlar; meclis üyeleri, bu kraldan iyi bir destek almak için bu sarayda
görüldüler ve şüphesiz ki, onun korumasını ciddiyetle talep edeceklerdir.
Fransa, bu bölgeye çoktan asker gönderdi ve donanması, bu milleti
cesaretlendirmek ve İspanyolları küçük düşürmek için kıyılarda göründü. Burada
çok sayıda asker toplanmıştır ve bu hükümdar, baharda, bu iki donanmanın yanı
sıra, büyük cesaret ve tecrübeye sahip komutanların komutasındaki sekiz orduya
sahip olacaktır. Böylece Almanya, Lorrain, Hollanda, Katalonya ve İtalya,
yoksullaştırıcı bir savaşın sefaletine maruz kalacak gibi görünüyor. Bana göre sadece
Almanya kendini savunabilecek durumda.
Fransız vezirinin muazzam dehası, Avrupa'nın
tüm prenslerini hayrete düşürüyor; onların tüm tedbirlerini bozuyor ve kendi
saraylarında onlara karşı gizli bir savaş yürütüyor. Hiçbir şey onun uyanık
dikkatinden kaçamaz; sırlarını o kadar sıkı saklar ki, en yakın dostları bile
onları keşfedemez. Gücü ve nüfuzu o kadar büyüktür ki, kraliyet prensleri onun
yanında hiçbir şey kalır ve şöhreti onu yurt dışında da yurt içinde olduğu
kadar saygı duyulan bir kişi yapar.
Arkadaşları, Avrupa'da planlanan hiçbir şeyden
habersiz olmadığını söylerler. İngiltere, onun en son saldırdığı yerdir ve
içteki savaşlar, onun planlarına dayanmaktadır.
Allah, sana lütfetsin ve her gün kahramanlık
vasıflarını artırsın.
Paris, 1642 yılının 1. ayının 15.
Günü
Doksanıncı mektup
En muhterem ve pek kıymetli müftü,
Birkaç ay önce, bana verdiğin açık
emre uymak için pek çok ayrıntıyı yazdığım kişi, hâlâ hayatta olmakla birlikte,
görevine ilişkin konularda her zamankinden daha yetkin bir konumdadır. Ancak,
bu kardinalin sizin bana yazdığınız gibi, İstanbul'da konuşulanlara göre
hırsını tatmin edecek başka bir şey bulamadığı için bu da onu, on üçüncü
Lui'nin krallığına bağlı olanların mutlak efendisi haline gelmesine rağmen,
daha fazlasını istemeye devam ettiriyor.Dinle ilgili konularda mutlak efendi
olmayı planladığı iddiası yanlıştır. Ancak, o çok bilgili bir adamdı ve tüm
Fransız dervişlerinin üstün efendisi olmayı hayal edemezdi; çünkü ne Fransa
kralı ne de papa buna izin verirdi. Ben daha çok, bu vezirin amacının tüm
Hıristiyan prensleri efendisinin çıkarlarına boyun eğdirmek olduğunu
düşünüyorum.
Roma piskoposlarının hepsi bu adamı
papa olarak seçmek kadar akıllı olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu korkmak için
bazı nedenlere sahip olurdu. Kısa sürede, tüm Asya'nın onun entrikalarıyla Müslümanlara
karşı kışkırtıldığını görecektik ve Kızılbaşlar
dahi çok daha fazla emniyet içinde olmayacaktı. Bilirsin ki, papaların
papalıkları sırasında dindarlıklarının en büyük göstergesi, savaşları
kışkırtmak ve bizi yıkmak için bize karşı ittifaklar kurmaktır. Öyleyse, bu
büyük adam, Hıristiyanların başı olsaydı, her yerde sahip olduğu yetenekler ve
büyük zekâsı ile neler yapardı bir düşün. O, sadece bir prensin tebaası ve
veziri olmasına rağmen, kendini öyle yönetiyor ki, ne kadar uzak olursa olsun,
hiçbir ulus onun davranışlarını göz ardı etmiyor. Papa her zaman kardinaller
arasından seçilir ve şu anda hüküm süren papa çok yaşlı olduğu için, bu
tehlikeli adamın seçilmesi ihtimali vardır.
Sen ki, saf yaşamınla bize bir aziz
olduğuna olan inancımızı pekiştiren kişi, yüce Allah'a dua et ki, diğer tüm
hükümdarları alçaltmak ve yeryüzünde kudretinin büyüklüğünü göstermek için
seçtiği kişinin hükümdarlığını şüphesiz bozacak böyle bir olayın
gerçekleşmesini engellesin. Ve böyle bir talihsizliğin başımıza gelmesindense,
her şeyi yaratan Allah'a dua et ki, bu adamın gözleri açılsın ve gerçek inancı
bilsin ve kucaklasın. Çünkü seni gücendirmemek kaydıyla sunu demek isterim
ki, bu kardinalin, Roma'da tüm
Nasrani'lerin başı olarak iyi bir papa olmasındansa, Konstantiniyye'de kötü bir
müftü olması daha iyidir.
Yabancı bir kralın, güvenli bir yaşam sürmek
için nasıl davranması gerektiğini bu kâhine danıştığı söylenir (çünkü o, sanki
kendisi gibi büyük bir saygı görüyordu). Kardinalin şu cevabı verdiği söylenir:
Krallar korku içinde yaşamalıdır, o zaman güvende yaşarlar; çünkü içeceklerini
sunmayanların ellerinden zehir almayacakları kesindir, tıpkı kendilerinden uzak
tuttuğu kişilerden yaralanmayacakları gibi. Onlara yağ çekmeyenler, onları
aldatmayacaktır ve kendilerini en güvende hissettikleri yer, her zaman en büyük
tehlikenin olduğu yer olacaktır.
İnanıyorum ki, vakur ve bilge müftü, bu
rahibin cevabını doğru bulacaksınız. Jül Sezar savaşların ortasında yaşadı, ama
ölümünü senatoda buldu.
Allah'tan sonra senin huzurunda
kendimi alçaltarak, hizmetkarın Mehmed'in naçizane saygılarını lütufla kabul
etmeni rica ediyorum
Paris, 1642 yılının ikinci ayının
25. günü.



