Avrupa saraylarında bir Osmanlı casusu- Sicilyalı Mehmed Ağa (26)
Sicilyalı Mehmed Ağa'nın 45 yıl boyunca başta Fransa sarayı olmak üzere Avrupa'nın değişik saraylarında hafiyelik faaliyetleri yaptığından daha önceden bahsetmiş ve yazdığı mektupların ölümünden çok sonra Fransa'da yaşadığı evin yıkılması esnasında döşeme altlarından ve duvar içlerinden tomarlar halinde çıkınca bulunan bu belgelerin de Fransızlar tarafından tercüme ettirilmesiyle kitap haline geldiğine değinmiştik. Mektuplarda yer yer olan anlam kaymaları Mehmed Ağa tarafından kaleme alınan eski Türkçe metinlerin önce Fransızcaya oradan da İngilizceye çevrildikten sonra bizim tarafımızdan tekrardan günümüz Türkçesine çevrilmesinde oluşan hatalardan kaynaklanmaktadır. Bu mektuplardan örnekler sunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Kırk dördüncü mektup-İkinci kısım
Flandre, İspanyollar için bir kayıp olacak olan aşağı
ülkelerle birlikte bir cumhuriyet kurmalı ve bu cumhuriyete bazı komşu
devletler de eklenmelidir.
Franche Bölgesi,
Alsas, Tirol ve Trante, her on beş yılda bir, boynuna altın bir tasma takılmış
ve altın bir zincire bağlanmış bir av köpeğinin bu cumhuriyet tarafından
Almanya imparatoruna sunulması şartıyla, İsviçrelilerin oluşturduğu devlete
eklenmelidir.
Bu imparator,
ailesini yüceltmekten vazgeçmeli ve sadece boş tımarları elden çıkarmalı, bu
tımarları da kendi akrabalarından hiçbirine vermemelidir ve imparatorlukta,
aynı ırktan iki prensin birbiri ardına imparatorluk tacına sahip olamayacağına
dair bir yasaya dokunulmaz bir şekilde uyulmalıdır.Milano Dukalığı diğerine
eklenmelidir. Lombardiya Kralı unvanıyla birlikte Savoy Dükü'ne ait eyaletler.
Macaristan Krallığı,
Erdel, Eflâk ve Boğdan prenslikleriyle birlikte genişletilmelidir: Seçici
olacak kral, papanın, Almanya imparatorunun, Fransa, İngiltere, İspanya, İsveç,
Polonya ve Danimarka krallarının onayıyla seçilmeli ve Bohemya da aynı yasalara
tabi olmalıdır. Fransa, İngiltere, İspanya, Polonya, İsveç ve Danimarka kendi
hükümet şeklini değiştirmemeli, bu krallıklar genel işlerde papanın başkanı
olacağı Dünya Cumhuriyetine tabi olmalıdır.
Böylece Henri, yukarıda adı geçen prensler ve devletler
arasında çıkabilecek bütün anlaşmazlıkları karara bağlamak üzere bütün
Hıristiyan âleminin Hakemi olacak ve bu on beş hükümdarlık arasında
bulunabilecek, ilim ve silah bakımından en ünlü on beş kişi arasından
seçilecekti; bunların yanı sıra, bütün krallıklarda ve cumhuriyetlerde, onları
yönetenler arasında çıkabilecek bütün anlaşmazlıklar için altmış kişiden oluşan
büyük bir meclis kurulacaktı; bu büyük meclisin ikametgâhı payitaht Roma'da
olacaktı. Her devlet Türklere karşı savaşmak için belli sayıda asker ve para
sağlamakla yükümlü olacaktı; Lehistan ve İsveç'in işi de Moskoflara ve Tatarlara
karşı birlikte savaşmak olacaktı. Daha sonra, Asya'nın fethi için ortak rıza
ile biri denizde, ikisi karada olmak üzere üç general seçilecekti; üç yüz bin
piyade, yüz elli bin at ve dört yüz parça topla donatılacaktı; deniz ordusu yüz
elli gemi ve yüz kalyondan oluşacaktı; bunun için yüz milyon altınlık bir fon
oluşturulacaktı.
Bu hazine papanın
emrine verilecekti; Malta Adası denize ait her şeyin deposu, Messina Limanı
gemilerin cephaneliği, Metz şehri de kara kuvvetlerinin başlıca mahzenlerinden
biri olacaktı. Bütün Hıristiyan prensler olağan masraflarını azaltmak ve bu
büyük tasarrufa yetenekleri ölçüsünde katkıda bulunmak zorunda olacaklardı.
İstanbul'da, Osmanlı
Devleti'nin hareketlerini gözlemlemek üzere, Şark dillerini çok iyi bilen,
Yunanlı alışkanlığına sahip birkaç casus bulundurulacaktı: Ve bunların yanı
sıra, belirli bir zamanda ve işaretle sarayı, cephaneliği ve şehrin diğer bazı
mahallelerini ateşe verecek olan kırk kararlı adam.
Ölümünden sonra bu
kahramanın dolabında kendi eliyle yazılmış bir hatıra bulundu; bu hatırada,
böylesine büyük bir olayın görüşülmesi için Hıristiyan âleminin çeşitli
yerlerine on iki elçi gönderdiği, bu durumdan papanın, Venedik hükümetinin ve
Savoy dükünün çoktan haberdar olduğu yazılıydı.
Bu arada, kralın kırk
bin piyade ve sekiz bin atlıdan oluşan bir ordusu vardı ve tasarladığı işi
uygulamaya başlamak üzere Flandre sınırlarına gitme niyetindeydi; kendi payına,
Hıristiyanlığı bu barbarların zulmünden kurtarmak gibi bir şereften başka bir
iddiası olmadığını söylüyordu.
Söylendiğine göre, on yıl boyunca amacına ulaşmanın
yollarını aradı; Roma'daki kardinallere ve Almanya'daki bazı memurlara büyük
aylıklar bağladı; Fransa'da, daha önce sözünü ettiğim birliklerin yanı sıra,
kendisine öylesine bağlı dört bin adamı vardı ki, en küçük bir emirle ata
binmeye hazırdılar.
Bastil'de zaten on
beş milyonu vardı ve hazinenin müfettişliğini elinde tutan kişi, düzenli
gelirlere dokunmadan, üç yıldan daha kısa bir süre içinde buna kırk milyon daha
ekleyeceğine söz verdi.
Sultan'ın mülklerini nasıl paylaştıracağı konusunda hiçbir
bilgim yok. Ama Henri, böylesine büyük bir işe başlamak üzere Paris'ten
ayrılmaya hazırlanırken bir suikasta kurban gitti; arabasının içinde, en sadık
saray adamlarının kolları arasında öldürüldü: Ve onu dünyadan uzaklaştıran
öldürücü felaket, gerçek inananların imparatorluğunu teslim etti; bu
imparatorluğun tahtı o kadar yüksektir ki, birinci göğe kadar uzanır, oradan
kâfirleri korkutur ve iyi Müslümanları Hıristiyanların hakaretlerinden korur.
Sözünü ettiğim bu yaşlı adamlardan biri, kralın ölümünden
birkaç gün önce şu sözleri söylediğini duyduğunu bana temin etti: Bu şehirden
asla çıkmayacağım; beni neyin alıkoyduğunu bilmiyorum, düşündüğüm şeyi asla
gerçekleştiremeyeceğim, İstanbul'un yıkılışını asla göremeyeceğim; çünkü
müneccimler bana bir arabanın içinde öldürüleceğimi söylediler. O zaman hep
yayan gitmeli ve Paris'ten hiç ayrılmamalıyım.
Fransızlar tarafından
çok sevilen bu adamın sonu böyle oldu. Gerçekten de büyük bir cesarete ve büyük
bir nüfuza sahipti ve Osmanlı Devleti'nin yıkılmasını dünyadaki en zor
şeylerden biri olarak gördüğü için çok daha büyüktü. Ve gerçekten de ne
Muhammed Aleyhisselam’a ne de onun haleflerine bu onuru veren başka hiçbir
hükümdara rastlanmamıştır. Fakat yine de kendi kuvvetlerini Türk
İmparatorluğu'nu istila etmek ve yıkmak için yeterli bulmadığından, imkânsız
gibi görünen bir şeyi mümkün kılmak için sihirli bir fikir icat etti.
Tam da yazdığım anda, mahvolduğuma dair kesin haberler
aldım. Eğer bu kez Paris'te görevden alınmazsam, belki de her zamankinden daha
bahtiyar olacağım ve merhameti azametine eşit olan ve yeryüzündeki tüm güçlerin
üzerinde olan büyük padişahımıza daha başarılı ve eksiksiz bir şekilde hizmet
edeceğim. Kardinal Richlieu kendisine gelmemi istedi; bu nedenle, belki de son
yazım olacak olan bu mektubu aceleyle bitiriyorum, çünkü keşfedilmekten çok
korkuyorum. Eğer korkum boşa çıkarsa, sana başka bir mektupta Henri'nin
hayatındaki en önemli olayları anlatacağım. Bu arada, şehadet şerbetini içmeye
kararlıyım ve buna niyetliyim. Eğer ölürsem, sevgili Eğri, öteki dünyada
birbirimizi göreceğiz; eğer doğru ise, orada gözlerimiz olacak ve burada
geçmişte olanları hatırlayacağız. Mehmed için yüce Allah'a dua et ve sağlığına
dikkat et.
Paris, 1639 yılının ilk ayının 25'i.