Komşumuzun yeni durumu
Geçen hafta yazımda çağdaş zulüm
bataklıklarının içinde yüzen tiranların sonunun ne olduğu ya da ne olacağıyla
ilgili düşüncelerimi yazmaya çalıştım. Olaylar o kadar hızla gelişiyor ki yazdığımız
yazıların güncelliği mümkün olmuyor. Olayların oluş hızına yetişemiyoruz.
Komşumuzun başındaki zalim, zorba, tiran ya da firavun gittikten sonra yeni
durumu merak etmeye başladık. Acaba ne olacak, o mazlum insanları neler
bekliyor, çektikleri işkencelerden kurtuldular; ancak “Acaba bundan sonra ne
olacak?” diye kulak kabartmış durumdayız.
Kimisi, mizansen olarak ya da alışılagelmiş
gibi: “Bu ABD’nin işidir, bunda İsrail’i koruma planı vardır; ya da bu olsa
olsa BATI’nın oyunudur; veya bu, Büyük Orta Doğu Planı’nın ön
hazırlığıdır; ya da bir parçasıdır!” gibi düşünceler peş peşe geliyor. Bu
sorular diken gibi kafamızı zonklatan düşünceler/endişelerdir!
Aslında insanlar geçmişteki
deneyimlerinden/görülenlerden hareket ederek bu kanaatlere varmakta ve bu ön yargılarda
bulunmaktadırlar. Bana göre bu ön yargılar aceleyle söylenen ortalıkta dolaşan
dedikodular cinsinden kuruntulardır. Bekleyip görmek gerek. “Dereyi görmeden
paçayı sıvamak!” insanı yanıltabilir.
Bu iddiaların sahiplerinin art niyetli
olmadıklarına inanmak istiyor ve iyi niyetle duyulan endişeler olarak anlamak
istiyorum. Eğer bu iddia sahipleri art niyetli iseler; yani “Öküzün altında
buzağı arıyorlarsa!” bu iddia sahiplerine söyleyeceklerim var:
Sevinmenize gerek yok; rahat olun, beklediğiniz
gibi bir durum olmayacak ve mazlum komşularımız çektikleri çilelerin ödülü
olarak bundan sonra düze çıkacaklar ve artık bunun geri dönüşü olmayacaktır.
Yani eski günler geri gelmeyecek ve siz sevinemeyeceksiniz! Çünkü biliyoruz ki
zulmün sonu vardır ve sonuna kadar devam etmez. Zulmün ömrü kısadır.
İnşallah, yeni yönetime istekli olanlar,
ağırbaşlı ve vakur davranışlarını devam ettirecekler. “Yılanın deliğine
parmaklarını iki defa sokmazlar!” Müslümanca bakarlar ve Müslümanca
davranırlar! Ufukları geniş ve düşünce dünyaları olumlu olur. Çünkü bunlar
geçmişteki deneyimlerden sonra aynı yanlışa düşmemeye çalışan insanlardır.
Şam’ın kurtuluşunda yeni yönetim; ilginç bir
olay sergiledi: Hz. Yusuf’un (a.s.) gibi davranarak tüm dünyayı hayal kırıklığına
uğrattı. Bu davranış dikkat çeken bir davranıştır. Bilindiği gibi Hz. Yusuf
(a.s.) geçmişte kendisine olmadık eziyetler yapan ve hatta onu öldürmeye kadar
varan kötülüklerine karşılık kardeşlerine söylediği söz şuydu:
Geçmişten ötürü kınamak yok sizi bugün!
Acıyanların en acıyanı sizi bağışlasın! (1)
Allah’ın resullerinin beslendiği
kaynak aynı olduğu ve aynı terbiyeyi gördükleri için Hz. Nebi (a.s.) de
Mekke’nin kurtuluşunda; yıllarca ona eziyet etmiş, hakaret etmiş, canına
kıymaya çalışmış ve aç susuz bırakmış; Müslüman kardeşlerine işkence etmiş,
vahşice öldürmüş, üç yıl ambargo koymuş, Taif’te ayaklarını kanlar içinde
bırakmış, savaşta dişini kırmış, yüzünü yarmış bu sedefsizlerin Ka’be’nin etrafındaki
evlerinin dam başlarında; aralıklı kapılarının ya da pencerelerinin kanadının
arkasından korku ve merakla beklediklerini görünce onlara şunu dedi:
“Baktık, bir damla suda fırtına koparanlara!
“Buralar
bizden sorulur!” diyen zavallılara!
Büzülmüşler
duvar dibinde, o kabadayılar,
Büyüklenip
bizi insan yerine koymayanlar!
Düne
kadar inananlara kafa tutan fodullar,
Nasıl da
kapının arkasına saklanıp kalmışlar!
Belleğimizden
yaptıklarını bir bir geçirdik,
Yerimizde
olsaydınız ne yapardınız siz, dedik!
“Acıma
bekleriz, sen onurlu bir kardeş oğlusun!”
“Kardeşlerine
dediğini deriz bugün size Yusuf’un:”
“Acıma
bekleriz, sen onurlu kardeş oğlusun!”
“Kardeşlerine
dediğini deriz bugün Yusuf’un:”
“Gidin evlerinize; yok size bugün kınama!” (2)
Yok size geçmişten dolayı da bir azarlama!”
“Size Allah’ın bir iyiliğidir bu, unutmayın,
Daima; bu güzelliği aklınızdan çıkarmayın!”
Görelim mevlam neyler,/ Neylerse güzel eyler!
Cümlenize hayırlı gelecekler diler, Allah’ın selamı üzerinize
olsun derim.
(1)Yusuf: 12/92
(2)Yusuf: 12/92