13 Nisan 2025

Avrupa saraylarında bir Osmanlı casusu- Sicilyalı Mehmed Ağa (24)

 

Sicilyalı Mehmed Ağa'nın 45 yıl boyunca başta Fransa sarayı olmak üzere Avrupa'nın değişik saraylarında hafiyelik faaliyetleri yaptığından daha önceden bahsetmiş ve yazdığı mektupların ölümünden çok sonra Fransa'da yaşadığı evin yıkılması esnasında döşeme altlarından ve duvar içlerinden tomarlar halinde çıkınca bulunan bu belgelerin de Fransızlar tarafından tercüme ettirilmesiyle kitap haline geldiğine değinmiştik. Mektuplarda yer yer olan anlam kaymaları Mehmed Ağa tarafından kaleme alınan eski Türkçe metinlerin önce Fransızcaya oradan da İngilizceye çevrildikten sonra bizim tarafımızdan tekrardan günümüz Türkçesine çevrilmesinde oluşan hatalardan kaynaklanmaktadır. Bu mektuplardan örnekler sunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Kırk ikinci mektup

Türklerin dini reisi muhterem müftüye.

Hiçbir suç işlemediğim halde beni Müminler cemaatinden koparan kararınız çok zalimce.

 Bana verdiğiniz kutsal cevabı büyük bir saygıyla okudum; ama bu birçok gözyaşı olmadan olmadı. Kafamı karıştıran zorlukların düğümünü çözmedin, aksine çözülmez hale getirdin. Öyle ki, sadece hiçbir kesinliğe sahip olmadığımın kesinliği içinde yaşıyorum ve korku ile sarılmış olan ruhum ölene kadar dehşet içinde olacak.

 Eğer teklif ettiğiniz şeyi yaparsam, ne yapmam gerektiğini anlamadığım için başarısızlığa uğramayacağımdan nasıl emin olabilirim? O kadar sersemim ki, şimdiye dek yaptıklarımı yapmamı mı öğütlüyorsun, yoksa senden istediğim şeyi yasaklıyor musun, ayırt edemiyorum.

Hıristiyanlar arasında yaşayıp yaşayamayacağımı ve onların dinlerinin törenlerini yerine getirirken yaptıklarını görünüşte yapıp yapamayacağımı bana bildirmeni rica etmiştim: Ve sen bana, sünnetli ya da imanlı kişinin şeriatından kuşku duymaması gerektiğini ve şeriata uymak için şeriatın kendisinden başka bir emre ihtiyacı olmadığını söylüyorsun: Dahası, gerçek bir Müslüman'ın padişahın hizmetinde malını, canını ve onurunu kaybetmeye razı olması gerektiğini; Hıristiyanların da  Allah'a, sultana ve dine düşman olduklarını; kısacası Allah'a ihanet etmemek için her şeyi feda etmemiz gerektiğini. Söyleyin bana, dizlerimin üzerinde size yalvarıyorum, bir adam Hristiyanlar’dan sonsuza dek nefret etmeden Gerçek bir Müslüman olamaz mı? Ve onların arasında gizlice gerçek bir Müslüman olarak yaşarken, kendini başka bir dinden göstermek ya da onların dinindenmiş gibi davranmak zorunda mıdır? Bana Kur'an'ın büyük bir açıklıkla konuştuğunu söyleyeceksiniz, ancak Peygamber Efendimizin sözlerinde sizin izahlarınıza ihtiyaç duyduğumuz kaç tane çetrefilli kısım buluyoruz?

Tağuta inancım yok, şeytana da itibar etmem, şeriat da bunu açıkça yasaklıyor, çünkü mübarek peygamberimizin maksadını bilen ve bizim keşfedemediklerimizi gören tek bir Allah'a inanıyorum. Ve peygamber şöyle seslenmektedir: Böyle düsturlara sahip olan kişi, karşılaşabileceği en güçlü dayanağa yaslanır; onu yıkabilecek hiçbir şey yoktur.

 

Dağıtın muhterem efendim, dağıtabildiğiniz kadar, ruhumun karanlığını. Sizi, yüz yıl önce ölmüş bir eşeğin kuru kemikleri üzerinde canlı bir et yaratabilen kadir-i mutlak Allah'ın adıyla çağırıyorum.

Kutsal kitabın bana emrettiği şekilde, yüzüm daima Mekke cihetine dönük olarak yaptığım her zamanki dualarımı burada da kesmiyorum. Oruç tuttuğum zaman, sadece geceleri yerim ve gündüzün ilerleyen ışıkları bana siyah ipliği beyazdan ayırt edebilecek kadar ışık verene kadar yemeğime devam ederim. Ve gün boyunca hiçbir besin almadan geçerim, ta ki karanlık o kadar büyük olur ki, bir iğnenin gözünü bile göremem. Yoksullara sadaka vermediğim doğru, çünkü cenneti sürekli aleyhimize çevirenlere iyilik yapmanın meşru olup olmadığından kuşkuluyum.

Buradaki piskoposlar büyük saygı görürler; mutlak bir yetkiye sahip değillerdir, çünkü Roma piskoposuna ve krala bağlıdırlar: yine de yetki alanları çok geniştir, krallık kiliselerle doludur ve bu kiliseler milyonlarca insan tarafından ziyaret edilir. Boyunlarına altın bir haç takarlar. Halk içinde iyi bir yaşam sürerler; Yasalarının tüm noktalarını bilmek zorundadırlar, doktor olmak zorundadırlar, bekarlığa mecburdurlar, ayık, misafirperver, ihtiyatlı, anlaşılmaz olmak, başkalarının mallarına göz dikmemek zorundadırlar; asla sarhoş olmamalı veya insan kanı dökmemelidirler. Giysileri yere kadar uzanan, siyah ipek ya da menekşe renginde uzun bir yelektir. Yaya olarak çok az giderler, ama dünyanın en büyük kenti gibi görünen bir kentte onları bunaltacak yorgunluktan kaçınmak için arabalarla taşınırlar; onların hükümran piskoposu olmayı tasarlamış olsaydınız, belki siz de böyle yapardınız.

 Dünyanın büyük hâkimi, merhametiyle ya da adaletinin bir etkisiyle, en kutsal ve tek tapınağı olan Mekke'yi, İsmail ve İbrahim'in refakatinde, her türlü pislikten arınmış olarak temiz tutman için, ömrünün sonuna kadar süpürmene izin vermek gibi tarifi imkânsız bir lütfu sana bahşetmiştir.

 

Paris, 1639 yılının ilk ayının 10'u

Kırk üçüncü mektup

Kaymakama.

Fransız orduları şu anda kış karargâhındalar ve saray baharda ne yapacaklarını düşünmekle meşgul. Size yanlış bir haber verdiğimi sanmıyorum; çünkü kışın keskinliğinin o zamandan önce herhangi bir şeyin yapılmasını engelleyeceğine inanılıyor.

 Bütün sarayın gözü üç şeyde; kralda, oğlu veliahtta ve kardinal Richlieu'da; ama ikincisine birincisinden daha çok dikkat ediyorlar. Bu adam, kendisine yapılan iyilikler sayesinde kendini bir mahluk haline getirmiştir; bu iyilikler için duyulan minnettarlık ve yeni iyilikler için beslenen umutlar, onları kendi çıkarlarına bağlamıştır. Yine de inanmak gerekir ki, prensinin yanında sahip olduğu büyük itibar ve bunu arttırmak için bulduğu fırsatlar sayesinde daha çok düşmanı vardır. Karşı odası, her zaman, görevlere talip olan refakatçilerle, görevde olanlarla ve yaptıklarına tanıklık etmek isteyen başka kişilerle doludur. Onu gizlice tehdit edenler, cesaretini artırmaktan ve daha dikkatli bir şekilde korumaya almaktan başka bir şey yapmazlar ve dünya hakkında en çok deneyime sahip olanlar, bu kardinalin şaşırmayacak kadar çok şey bildiğini onaylarlar.

Onun en küçük icraatlarından birini dinleyin, böylece en büyüklerini anlayabilir ve onlara hak ettikleri değeri verebilirsiniz. Üç yıl boyunca bu kardinalin karşı odasında, yaşı çok ilerlememiş, konuşmalarında alçakgönüllü olduğu kadar sarayına da özen gösteren, son derece ağırbaşlı ve sabırlı, sarayda çok ender rastlanan bir şekilde hiç yakındığı duyulmamış bir adam vardı. İnsanların ruhlarını okumakla meşgul olan ve bu sanatta belki de hiç kimseden üstün olmayan kardinal, uzun zamandır kendisini dinleyen bu kişiyi yanına çağırdı ve onunla şöyle konuştu Kim olduğunu ve beni gözlemlemek için ne kadar uzun zaman harcadığını biliyorum; görünüşte bir Fransız gibi görünsen de büyük sabrın bana başka bir iklimden olduğunu garanti ediyor; Roma'ya git ve papanın karşı odasında benimkinde yaptığın gibi yarım saat bekle, en gizli sırlara nüfuz edeceğinden şüphe etmiyorum. O zaman hemen İtalya'ya git ve evrendeki en bilge ve en muhalif mahkemenin eylemlerini ve hareketlerini gözlemle; kendini kimseye tanıtma, keşfedebildiklerini her hafta bana gönder; bu şekilde bana yararlı olacak ve tembellikten kaçınacaksın. Kâtibim sana bir şifre verecek ve hazinedarım da yolculuğun için gerekli olanları sana vermeyi ve Roma'da olduğun sürece seni korumayı emretti.

Kardinal, krallığın sınırlarını genişletmek için çalışıyor ve bu amaçla, tasarladıkları işleri ilerletebilecek kişilere danışıyor; özellikle de uzun süre yaşayacağı anlaşılan veliahdın doğumuyla, kralın bir halefi olacağından artık emin. Toulon ve Marsilya'da kadırga ve diğer gemileri donatmak için herkes çalışıyor; bu nazırın başlıca emellerinin İtalya kıyılarında olduğu sanılıyor. Bana söylendiğine göre, Romalılar daha önce İtalya'nın efendisi olmasalardı, bütün dünyayı asla fethedemezlerdi; Hannibal'in de aynı niyeti taşıdığını ve Hannibal'den sonra Papa VI. Alexander'ın da böyle bir niyetin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini görmek istediğini; ama kibri ve zalimliği yüzünden bütün niyetlerinin boşa çıktığını ve tek bir şey elde edecek kadar mutlu olabilseydi, Hannibal'den daha büyük bir başarı elde edebileceğini söyledi. Ve konuşmasını burada bitirdi.

Kraliyet ailesinde ve krallıkta olup bitenleri o kadar önemsiyor ki, iddia ettiği gibi, grandüklerin, eyalet valilerinin ve bir yerlere komuta edenlerin tüm düşüncelerini, hatta hayallerini bile keşfedebiliyor.

 Çinlilerin hükümeti hakkında bize verilen bilgilerden birçok yararlı şey öğrendiğini, onlardan en zor meseleleri çözmenin yolunu bulduğunu, bu amaçla hiçbir şey yapmadığını söylüyor. Ve bu kadar çok huzursuz ruhun bulunduğu bu krallıkta izlediği yönetim yöntemi budur.

Hatırı sayılır makamlarda bulunan herkesin yanında, yalnızca kendisine bağlı olan ve başka hiç kimse tarafından tanınmayan kişiler bulundurur; bu kişiler her yerde adi pelerinler giyer ve sürekli olarak memurların hareketlerini izler ve ona her şeyden haber verirler. Efendisinin yabancı saraylardaki elçiliklerinde de bu tür insanlardan yararlanır. Yanında her zaman Richlieu'nun ruhu adını verdiği bir kitap taşır; bu kitapta Fransa ile herhangi bir ilişkisi olan ve Fransa'nın herhangi bir iddiası olan tüm prenslerin arzuları, çıkarları, gizli faaliyetleri ve meyilleri yer alır. Avrupa'nın en yetenekli müneccimleri de ona tüm kralların ve büyük adamların burçlarını, yaşamlarının süresine ve her zaman neleri üstlenebileceklerine ilişkin yargılarını göndermişlerdir.

Bu kardinal başka bir seferinde, çok sayıda ulak tuttuğunu, ama yine de onlara yeterince zaman ayırabildiğini; uzak yerlerde ne olup bittiğini, yakınında ne olup bittiğinden daha kısa sürede bildiğini söylemişti: Bir keresinde, İngiltere kralının ......'un(*) infaz emrini imzaladığını iki saatten kısa bir süre içinde öğrendiğini söylemişti. Eğer bu bilgi doğruysa, bu papaz bir insandan daha fazlası olmalı. Onun en sadık dostları, dolabında özel bir yerde, çevresinde alfabenin tüm harflerinin yazılı olduğu, harfleri işaretleyen bir çubukla donanmış ve aynı zamanda karşılıklarıyla işaretlenmiş bir rakam olduğunu söylerler: Görünen o ki, bu pusula, kardinalin her zaman yanında bulundurduğu bir diğerinden ayrılmış olan ve onun öğütlerini veren ve alanların her zaman ellerinin altında tuttukları bir taşın etkisiyle olgunlaşır ve böyle bir aletle hemen öğütler verdiği ve aldığı söylenir. Bütün bu haberleri bilen bu büyük adam, bunlara sadece gülüyor; ama ciddi bir havayla, Allah'ın kendisine hem iyi hem de kötü konularda bilgi vermesi için biri ak, diğeri kara iki melek verdiğini ve onların yardımıyla düşmanlarının entrikalarını bozacağını söylüyor. Birkaç gün önce, kralın resmini parçalara ayırmakla suçlanan bir adamı Gallies'e gönderdi; ama daha iyi bilgilendirildikten ve resmin kendisine ait olduğunu öğrendikten sonra, yanındakilere bu adamın aslına zarar vermediği için affedilmesi gerektiğini söyledi. Burada kral ve kardinal onuruna halkı eğlendirmek için düzenlenen gösteriler ve şölenler var; kraliçenin yine hamile olduğu fısıldanıyor.

 Allah seni sultanın öfkesinden ve hayatının rahatlığını bozabilecek diğer tüm talihsizliklerden korusun.

 

Paris, 1639 yılının ilk ayının 25'i

(*) Buradaki isim sansürlendiği icin kim olduğu bir muamma olarak kalmaktadır.