Avrupa saraylarında bir Osmanlı casusu- Sicilyalı Mehmed Ağa (24)
Sicilyalı
Mehmed Ağa'nın 45 yıl boyunca başta Fransa sarayı olmak üzere Avrupa'nın
değişik saraylarında hafiyelik faaliyetleri yaptığından daha önceden bahsetmiş
ve yazdığı mektupların ölümünden çok sonra Fransa'da yaşadığı evin yıkılması
esnasında döşeme altlarından ve duvar içlerinden tomarlar halinde çıkınca
bulunan bu belgelerin de Fransızlar tarafından tercüme ettirilmesiyle kitap
haline geldiğine değinmiştik. Mektuplarda yer yer olan anlam kaymaları Mehmed
Ağa tarafından kaleme alınan eski Türkçe metinlerin önce Fransızcaya oradan da
İngilizceye çevrildikten sonra bizim tarafımızdan tekrardan günümüz Türkçesine
çevrilmesinde oluşan hatalardan kaynaklanmaktadır. Bu mektuplardan örnekler
sunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Kırk ikinci mektup
Türklerin dini reisi muhterem
müftüye.
Hiçbir suç işlemediğim halde beni
Müminler cemaatinden koparan kararınız çok zalimce.
Bana verdiğiniz kutsal cevabı büyük bir
saygıyla okudum; ama bu birçok gözyaşı olmadan olmadı. Kafamı karıştıran
zorlukların düğümünü çözmedin, aksine çözülmez hale getirdin. Öyle ki, sadece
hiçbir kesinliğe sahip olmadığımın kesinliği içinde yaşıyorum ve korku ile
sarılmış olan ruhum ölene kadar dehşet içinde olacak.
Eğer teklif ettiğiniz şeyi yaparsam, ne yapmam
gerektiğini anlamadığım için başarısızlığa uğramayacağımdan nasıl emin
olabilirim? O kadar sersemim ki, şimdiye dek yaptıklarımı yapmamı mı
öğütlüyorsun, yoksa senden istediğim şeyi yasaklıyor musun, ayırt edemiyorum.
Hıristiyanlar arasında yaşayıp
yaşayamayacağımı ve onların dinlerinin törenlerini yerine getirirken
yaptıklarını görünüşte yapıp yapamayacağımı bana bildirmeni rica etmiştim: Ve
sen bana, sünnetli ya da imanlı kişinin şeriatından kuşku duymaması gerektiğini
ve şeriata uymak için şeriatın kendisinden başka bir emre ihtiyacı olmadığını
söylüyorsun: Dahası, gerçek bir Müslüman'ın padişahın hizmetinde malını, canını
ve onurunu kaybetmeye razı olması gerektiğini; Hıristiyanların da Allah'a, sultana ve dine düşman olduklarını;
kısacası Allah'a ihanet etmemek için her şeyi feda etmemiz gerektiğini.
Söyleyin bana, dizlerimin üzerinde size yalvarıyorum, bir adam Hristiyanlar’dan
sonsuza dek nefret etmeden Gerçek bir Müslüman olamaz mı? Ve onların arasında
gizlice gerçek bir Müslüman olarak yaşarken, kendini başka bir dinden göstermek
ya da onların dinindenmiş gibi davranmak zorunda mıdır? Bana Kur'an'ın büyük
bir açıklıkla konuştuğunu söyleyeceksiniz, ancak Peygamber Efendimizin
sözlerinde sizin izahlarınıza ihtiyaç duyduğumuz kaç tane çetrefilli kısım
buluyoruz?
Tağuta inancım yok, şeytana da
itibar etmem, şeriat da bunu açıkça yasaklıyor, çünkü mübarek peygamberimizin
maksadını bilen ve bizim keşfedemediklerimizi gören tek bir Allah'a inanıyorum.
Ve peygamber şöyle seslenmektedir: Böyle düsturlara sahip olan kişi,
karşılaşabileceği en güçlü dayanağa yaslanır; onu yıkabilecek hiçbir şey
yoktur.
Dağıtın muhterem efendim,
dağıtabildiğiniz kadar, ruhumun karanlığını. Sizi, yüz yıl önce ölmüş bir
eşeğin kuru kemikleri üzerinde canlı bir et yaratabilen kadir-i mutlak Allah'ın
adıyla çağırıyorum.
Kutsal kitabın bana emrettiği
şekilde, yüzüm daima Mekke cihetine dönük olarak yaptığım her zamanki dualarımı
burada da kesmiyorum. Oruç tuttuğum zaman, sadece geceleri yerim ve gündüzün
ilerleyen ışıkları bana siyah ipliği beyazdan ayırt edebilecek kadar ışık
verene kadar yemeğime devam ederim. Ve gün boyunca hiçbir besin almadan
geçerim, ta ki karanlık o kadar büyük olur ki, bir iğnenin gözünü bile göremem.
Yoksullara sadaka vermediğim doğru, çünkü cenneti sürekli aleyhimize
çevirenlere iyilik yapmanın meşru olup olmadığından kuşkuluyum.
Buradaki piskoposlar büyük saygı
görürler; mutlak bir yetkiye sahip değillerdir, çünkü Roma piskoposuna ve krala
bağlıdırlar: yine de yetki alanları çok geniştir, krallık kiliselerle doludur
ve bu kiliseler milyonlarca insan tarafından ziyaret edilir. Boyunlarına altın
bir haç takarlar. Halk içinde iyi bir yaşam sürerler; Yasalarının tüm
noktalarını bilmek zorundadırlar, doktor olmak zorundadırlar, bekarlığa
mecburdurlar, ayık, misafirperver, ihtiyatlı, anlaşılmaz olmak, başkalarının
mallarına göz dikmemek zorundadırlar; asla sarhoş olmamalı veya insan kanı
dökmemelidirler. Giysileri yere kadar uzanan, siyah ipek ya da menekşe renginde
uzun bir yelektir. Yaya olarak çok az giderler, ama dünyanın en büyük kenti
gibi görünen bir kentte onları bunaltacak yorgunluktan kaçınmak için arabalarla
taşınırlar; onların hükümran piskoposu olmayı tasarlamış olsaydınız, belki siz
de böyle yapardınız.
Dünyanın büyük hâkimi, merhametiyle ya da
adaletinin bir etkisiyle, en kutsal ve tek tapınağı olan Mekke'yi, İsmail ve
İbrahim'in refakatinde, her türlü pislikten arınmış olarak temiz tutman için,
ömrünün sonuna kadar süpürmene izin vermek gibi tarifi imkânsız bir lütfu sana
bahşetmiştir.
Paris, 1639 yılının ilk ayının 10'u
Kırk üçüncü mektup
Kaymakama.
Fransız orduları şu anda kış
karargâhındalar ve saray baharda ne yapacaklarını düşünmekle meşgul. Size
yanlış bir haber verdiğimi sanmıyorum; çünkü kışın keskinliğinin o zamandan
önce herhangi bir şeyin yapılmasını engelleyeceğine inanılıyor.
Bütün sarayın gözü üç şeyde; kralda, oğlu
veliahtta ve kardinal Richlieu'da; ama ikincisine birincisinden daha çok dikkat
ediyorlar. Bu adam, kendisine yapılan iyilikler sayesinde kendini bir mahluk
haline getirmiştir; bu iyilikler için duyulan minnettarlık ve yeni iyilikler
için beslenen umutlar, onları kendi çıkarlarına bağlamıştır. Yine de inanmak
gerekir ki, prensinin yanında sahip olduğu büyük itibar ve bunu arttırmak için
bulduğu fırsatlar sayesinde daha çok düşmanı vardır. Karşı odası, her zaman,
görevlere talip olan refakatçilerle, görevde olanlarla ve yaptıklarına tanıklık
etmek isteyen başka kişilerle doludur. Onu gizlice tehdit edenler, cesaretini
artırmaktan ve daha dikkatli bir şekilde korumaya almaktan başka bir şey
yapmazlar ve dünya hakkında en çok deneyime sahip olanlar, bu kardinalin
şaşırmayacak kadar çok şey bildiğini onaylarlar.
Onun en küçük icraatlarından birini
dinleyin, böylece en büyüklerini anlayabilir ve onlara hak ettikleri değeri
verebilirsiniz. Üç yıl boyunca bu kardinalin karşı odasında, yaşı çok
ilerlememiş, konuşmalarında alçakgönüllü olduğu kadar sarayına da özen
gösteren, son derece ağırbaşlı ve sabırlı, sarayda çok ender rastlanan bir
şekilde hiç yakındığı duyulmamış bir adam vardı. İnsanların ruhlarını okumakla
meşgul olan ve bu sanatta belki de hiç kimseden üstün olmayan kardinal, uzun
zamandır kendisini dinleyen bu kişiyi yanına çağırdı ve onunla şöyle konuştu
Kim olduğunu ve beni gözlemlemek için ne kadar uzun zaman harcadığını
biliyorum; görünüşte bir Fransız gibi görünsen de büyük sabrın bana başka bir
iklimden olduğunu garanti ediyor; Roma'ya git ve papanın karşı odasında
benimkinde yaptığın gibi yarım saat bekle, en gizli sırlara nüfuz edeceğinden
şüphe etmiyorum. O zaman hemen İtalya'ya git ve evrendeki en bilge ve en
muhalif mahkemenin eylemlerini ve hareketlerini gözlemle; kendini kimseye
tanıtma, keşfedebildiklerini her hafta bana gönder; bu şekilde bana yararlı
olacak ve tembellikten kaçınacaksın. Kâtibim sana bir şifre verecek ve
hazinedarım da yolculuğun için gerekli olanları sana vermeyi ve Roma'da olduğun
sürece seni korumayı emretti.
Kardinal, krallığın sınırlarını
genişletmek için çalışıyor ve bu amaçla, tasarladıkları işleri ilerletebilecek
kişilere danışıyor; özellikle de uzun süre yaşayacağı anlaşılan veliahdın
doğumuyla, kralın bir halefi olacağından artık emin. Toulon ve Marsilya'da
kadırga ve diğer gemileri donatmak için herkes çalışıyor; bu nazırın başlıca
emellerinin İtalya kıyılarında olduğu sanılıyor. Bana söylendiğine göre,
Romalılar daha önce İtalya'nın efendisi olmasalardı, bütün dünyayı asla
fethedemezlerdi; Hannibal'in de aynı niyeti taşıdığını ve Hannibal'den sonra
Papa VI. Alexander'ın da böyle bir niyetin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini
görmek istediğini; ama kibri ve zalimliği yüzünden bütün niyetlerinin boşa
çıktığını ve tek bir şey elde edecek kadar mutlu olabilseydi, Hannibal'den daha
büyük bir başarı elde edebileceğini söyledi. Ve konuşmasını burada bitirdi.
Kraliyet ailesinde ve krallıkta olup
bitenleri o kadar önemsiyor ki, iddia ettiği gibi, grandüklerin, eyalet
valilerinin ve bir yerlere komuta edenlerin tüm düşüncelerini, hatta
hayallerini bile keşfedebiliyor.
Çinlilerin hükümeti hakkında bize verilen
bilgilerden birçok yararlı şey öğrendiğini, onlardan en zor meseleleri çözmenin
yolunu bulduğunu, bu amaçla hiçbir şey yapmadığını söylüyor. Ve bu kadar çok
huzursuz ruhun bulunduğu bu krallıkta izlediği yönetim yöntemi budur.
Hatırı sayılır makamlarda bulunan
herkesin yanında, yalnızca kendisine bağlı olan ve başka hiç kimse tarafından
tanınmayan kişiler bulundurur; bu kişiler her yerde adi pelerinler giyer ve
sürekli olarak memurların hareketlerini izler ve ona her şeyden haber verirler.
Efendisinin yabancı saraylardaki elçiliklerinde de bu tür insanlardan
yararlanır. Yanında her zaman Richlieu'nun ruhu adını verdiği bir kitap taşır;
bu kitapta Fransa ile herhangi bir ilişkisi olan ve Fransa'nın herhangi bir
iddiası olan tüm prenslerin arzuları, çıkarları, gizli faaliyetleri ve
meyilleri yer alır. Avrupa'nın en yetenekli müneccimleri de ona tüm kralların
ve büyük adamların burçlarını, yaşamlarının süresine ve her zaman neleri
üstlenebileceklerine ilişkin yargılarını göndermişlerdir.
Bu kardinal başka bir seferinde, çok
sayıda ulak tuttuğunu, ama yine de onlara yeterince zaman ayırabildiğini; uzak
yerlerde ne olup bittiğini, yakınında ne olup bittiğinden daha kısa sürede
bildiğini söylemişti: Bir keresinde, İngiltere kralının ......'un(*) infaz
emrini imzaladığını iki saatten kısa bir süre içinde öğrendiğini söylemişti.
Eğer bu bilgi doğruysa, bu papaz bir insandan daha fazlası olmalı. Onun en
sadık dostları, dolabında özel bir yerde, çevresinde alfabenin tüm harflerinin
yazılı olduğu, harfleri işaretleyen bir çubukla donanmış ve aynı zamanda
karşılıklarıyla işaretlenmiş bir rakam olduğunu söylerler: Görünen o ki, bu
pusula, kardinalin her zaman yanında bulundurduğu bir diğerinden ayrılmış olan
ve onun öğütlerini veren ve alanların her zaman ellerinin altında tuttukları
bir taşın etkisiyle olgunlaşır ve böyle bir aletle hemen öğütler verdiği ve
aldığı söylenir. Bütün bu haberleri bilen bu büyük adam, bunlara sadece
gülüyor; ama ciddi bir havayla, Allah'ın kendisine hem iyi hem de kötü
konularda bilgi vermesi için biri ak, diğeri kara iki melek verdiğini ve
onların yardımıyla düşmanlarının entrikalarını bozacağını söylüyor. Birkaç gün
önce, kralın resmini parçalara ayırmakla suçlanan bir adamı Gallies'e gönderdi;
ama daha iyi bilgilendirildikten ve resmin kendisine ait olduğunu öğrendikten
sonra, yanındakilere bu adamın aslına zarar vermediği için affedilmesi
gerektiğini söyledi. Burada kral ve kardinal onuruna halkı eğlendirmek için
düzenlenen gösteriler ve şölenler var; kraliçenin yine hamile olduğu
fısıldanıyor.
Allah seni sultanın öfkesinden ve hayatının
rahatlığını bozabilecek diğer tüm talihsizliklerden korusun.
Paris, 1639 yılının ilk ayının 25'i
(*) Buradaki isim sansürlendiği icin
kim olduğu bir muamma olarak kalmaktadır.